Ux7fh0. Seyyid Ahmed Rufâî Hazretleri'ne âit "Hızbü'l Ferac Virdi" Seyyid Ahmed Rufâî Hazretleri'ne âit "Hızbü'l-Ferac Virdi"ni okumaya devam edenler, biiznillâh dünyâ âhiret rezil rüsvay olmaz ve hangi darda olsa Allah ferec çıkış nasîb eder! KULLANICI YORUMLARI selamunaleykum sizden ricam sayin hocamizin okudugu hizbul ferec kitabini nereden temin edebiliriz kolay gelsin hayirli hizmetler Sevgili hocam bu duayı nereden bulabiliriz. Hocam bir de metin halinde bu siteye koysanız hizb-ul ferac'ı daha hoş olur biz de hep açıp dinlemek zorunda kalmayız inşaallah Seyit samsun Ladik de mefhum dimi mezarı Ladik çekimi Seyit Ahmet kebir el rufayi YORUM YAZ Seyyid Ahmet Er Rufai Hazretlerinin Duası Seyyid Ahmed Er Rufai Çok güzel anlamlı duası Bismillahirrahmanirrahim Elif Lam Mîm, O kitap Kur’an; onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler sakınanlar için bir yol göstericidir. Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır. Bakara 1-5 Bir olan, ortağı olmayan Allah’tan başka ilah yoktur. Mülk O’ nundur. Hamd onundur. O her şeye kadirdir. Ey Allah’ım! Ey Hayy, Ey Kayyûm olan! Ey Celal ve İkram sahibi! Senden, yarattıklarına emanet ettiğin esrarın hürmetine istiyorum. Arşının izzeti, zatının kudsiyeti kudsiyetin, yüzünün nûru nurun, İlminin tamamı, kıymetinin sonsuzluğu, kudretinin zenginliği rahmetinin enginliği, şükrünün hakkı, İradenin gücü ve zatının azameti hürmetine istiyorum. Bütün sıfatların,bütün isimlerin, sırrının gizemi, gizeminin güzelliği ve iyiliğinin bereketi hürmetine istiyorum. Minnetinin kemali, cömertliğinin feyzi, gazabının kahrediciliği, rahmetinin ona baskın gelişi, sözlerinin sayısı, şerefinin inayeti ve gücünün yüceliği hürmetine istiyorum. Tekliğinin eşsizliği, birliğinin tevhidi, bekanın devamlılığı, kudsiyetinin ebedîliği, rubûbiyetinin ezelîliği ve büyüklüğünün azameti hürmetine istiyorum. Celalin hürmetine istiyorum Allah’ım Cemalin, kemalin, ikramın, efalinin yüceliği, uluhiyetinin önderliği, Azametin, merhametin ve minnetin hürmetine istiyorum, Allah’ım. Şefkatin, lütfun, hayrın, ihsanın hürmetine istiyorum. Senin hürmetine Ya Rab! İmdadınla, senden yardım istiyorum. Senden, her türlü gamdan, kederden, sıkıntıdan bir ferahlık; ve her türlü beladan, şiddetten, darlıktan bir kurtuluş bahşetmeni diliyorum. Zamanlarımı seninle bayındır kıl, sırlarımı muhabbetinle aydınlat, gözümü, lütfünun izlerini görmekle aydınlık eyle, basîretimi yakınlığının nurlarının parıltılarıyla aydınlanmış ve delil kıl. Kaf- ha- ya- ayn- sad -hakkı için,Ha- mîm- ayn- sîn- kaf” hakkı için, Ta-ha” , “Ta sîn”, “ Sad”, “Ya-sîn”, “Elif -lam-ra”, “Elif -lam-mîm, “Nûn”, “Ha-mîm”, “Ta-sîn-mîm” hakkı için. “ Kur’an-i Azim’in sırrı hürmetine,” “Ey Alî, Ey Azîm, Ey Rahman, Ey Rahim, Ey Berr, Ey Kerî, Ey Evvel, Ey Kadîm. “ Allah’ım! Ey itaatime ihtiyacı olmayan ve isyanımın zarar veremediği, İhtiyacın olmayan amellerimi kabul buyur. Sana zarar veremeyen günahlarımı bağışla. Allah’ın adıyla, o bize yeter, Allah’tan başka hiçbir güç ve kudret yoktur. Allah’ın adıyla, ki yerde ve gökteki hiçbir şey ona rağmen zarar veremez. O işitendir, bilendir.“ Musa içinde bir korku hissetti. “Korkma, sen muhakkak daha üstünsün” dedik.” Taha, 67 –68 Ya Allah! Ya Allah! Ya Allah! Allah’a güvendim. Başarım ancak Allah’tandır. “Allah, O’ndan başka ilah yoktur; O, Hayydir, Kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne deuyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. O’na hiçbir şey gizli kalmaz. O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.” Bakara, 255 Ey mülkünde faniliği ve zevali olmayan! Lütfunla yetiş bana. Zira ben zayıfım, sensin Kavî. 2 Ben fakirim, sensin Ganî. Ben mağlubum, sensin Galib. Ben acizim, sensin her şeye Kadîr. “Bana kafidir Allah, Ondan başka yok ilah. O’na güvendim, O’dur arş-ı azimin rabbi.”Tevbe, 129 Allah bana yeter, O ne güzel dosttur. Ey Allah’ım! Tüm işlerimizde akıbetimizi hayreyle, Bizi dünyanın belasından ve ahiretin azabından kurtar. Şerri olan her kötüden, “Perçeminden tuttuğun” Hud, 56 tüm canlıların şerrinden, zatının celaline sığınırım Allah’ın, kutsiyetinin cemaline sığınırım. Ey Allah’ım! Senden selamet ve saadet istiyorum. Dünya yurdunun güzel sonunu, hayırlıların dostluğunu, iyilerin sevgisini, ve cehennemden kurtuluşu istiyorum. Ey Allah’ım! Uyku girmez gözlerinle koru beni, haksızlığı olmayan kuşatmanla kuşat beni. Bana olan kudretinle merhamet et bana, ki ümîdim senken ben helak olmam. Bana lutfettiğin nice nimetlerin var ki onlara layıkıyla şükredemedim, beni imtihan ettiğin nice belaların var ki onlara da hakkı ile sabredemedim. Ey layıkıyla şükredemediğim nimetlerinden dolayı beni mahrum etmeyen, Ey hakkıyla sabredemediğim imtihanlarından dolayı beni utandırmayan, Ey hatalarımla görüp de beni rüsvay eylemeyen, Senden, İbrahim’e ve İbrahim salat ettiğin, bereket verdiğin ve merhamet ettiğin gibi, Muhammed’e ve Muhammed ailesine de salat eylemeni istiyorum. Şüphesiz sen hamd edilmeye layık ve en şerefli olansın. Ey Allah’ım! Dinim konusunda, dünyamda bana yardım et, ahiretime takvamla yardım et. Uzak kaldığım, bilmediğim şeylerden koru beni. Huzuruna getirdiklerimle baş başa bırakma beni. Ey günahlardan zarar görmeyen, mağfiretin noksanlaştırmadığı, Seni noksanlaştırmayanı bana ver, sana zarar vermeyen günahlarımı bağışla. Ey Allah’ım! Senden yakın bir kurtuluş ve sabr-ı cemîl istiyorum. Her beladan afiyet, afiyette devamlılık istiyorum. İnsanlara muhtaç olmamayı diliyorum Sen’den. Her türlü şerdenselamet diliyorum. Alî ve Azîm olan Allah’tan başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur. Ey Allah’ım! Ey kederleri açan, gamları gideren, darda kalmışların davetine icabet eden, dünya ve ahiretin Rahmanı ve bu ikisinin Rahim olanı, bana merhameti Sen edersin, başkasının merhametine muhtaç bırakmayacak şekilde bana merhamet eyle. Ey Allah’ım! Ban dokunan her kederden bir kurtuluş ve çıkış ver bana. Ummadığım yerden beni rızıklandır. Ey ölümü geçen ölümün yetişemediği! Ey sesleri işiten seslerin gizlenemediği! Ey öldükten sonra kemikleri giydiren! Muhammed’e s . ve Muhammed ailesine salat eyle. İşimde bana bir ferahlık ve çıkış ver. Zira Sen bilirsin, ben bilemem. Sen Kadîr’sin ben aciz. Ve Sensin gaybları bilen. Ya Allah! Ya Allah! Ey Rahman! Ey Rahîm! Ey T evvab! Ey Celal ve İkram sahibi! Ey imdad dileyenlerin kurtarıcısı! Ey darda kalanların duasına icabet eden! Yüzümü sana döndüm, pişman ve içten olarak sana güvendim, ihtiyacımı, huzurunda titreyerek, ancak sana arz ederim. Ey Allah’ım! Ahdimi ahdine kat. Beni salihlere ekle, celalinle destekle. Muttakî kullarından kıl beni. Senin hürmetine Allah’ım, yüzümü yalnız senin yönüne çevir. Kalbim ancak Sen’in kapına vurgun. Beni sevdiklerine ve dost ehline yakınlaştır, münkir düşmanlarının dostluğundan koru. Beni Marifet-i Muhammedi’nin hakikatine erdir, Sıfat-ı Mustafaviyye ile ziynetlendir. Dilimi şükrünle döndür. Nutkumu ve kalbimi zikrinle işlet. “ilyasgillere selam.” Saffat,181 “Ya Rabbî, bu dert bana iyice dokundu. Sen merhametlilerinen merhametli olanısın” Enbiya, 83 “Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum.” “Bunun üzerine onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte biz müminleri böyle kurtarırız.” Enbiya, 87-88 Ey Allah’ım! Sırrımı, aşikarımı ve başıma geleni şüphesiz Sen bilirsin. Senden başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur. Ey Allah, Ey Alî, Ey Azîm! Bana keder vereni benden gider. Lütfunla işimi gözet. Rahmetin ve kereminle bana yetiş. Şüphesiz sen her şeye kadirsin. Ey Allah’ım! Ey her şikayetin muhatabı! Ey fısıltıyı dahi işiten! Ey her belayı def eden! Ey her gizliyi bilen! Ey her sıkıntıyı bertaraf eden! Ey İbrahim’e imdad eyleyen! Ey Musa’yı kurtaran! Ey İsa’yı katına yükselten ve ey Muhammed’i seçen. Ey Allah’ım! Peygamberlerinin efendisine, resullerinin ekremine, Habîbine, nebîne, elçine,Efendimiz Muhammed’e aline ve ashabına salat kabul eyle. Zira ben,en fakir halimle sana yalvarıyorum, güçsüzlüğümle, çaresizliğimle, hatta garîb,itik,bulunduğu halden yalnız senin kurtarabileceğini bilen darda kalmışın yakarışıyla sana yalvarıyorum. Ey Erhame’r-Rahimin, bana merhamet et. Ey meded isteyenlere çokça imdad eyleyen, bana da imdad gelen kederden beni kurtar. Beni kuşatan gamdan koru beni. Lutfet bana Ey Latîf! Ey Rahîm!Ey isteyenlerin istediklerine sahip olan! İsteyemeyenlerin gönüllerini bilen, imdadınla bana yetiş. Ey her isteğe, katında amade bir makam, ve mesul bir cevab olan, Ey her seslenene, katında kapsamlı ve deruni bir ilim olan, Senin vaadlerin haktır. Nimetlerin bereketli ve geniştir. Ehli olduğunu bana yaptır, Ehli olduğumu bana yaptırtma. Çünkü sakınılmaya layık olan da Sen’sin, mağfiret sahibi olan da. “Allah, kesin olarak bildirdi ki kendisinden başka yoktur ilah” al-i İmran, 18 Ey Allah’ım! Kudsiyetinin nûruna sığınırım. Her türlü hastalıktan, afetten, hayırla gelenin dışında cinnî ve insî her gelenden, affediciliğinin bereketine, celalinin azametine sığınırım, Ey Erhame’r-Rahimin. Ey Allah’ım! Korunmadan önce sensin korunağım, sığınmadan önce sensin sığınağım. Ey Firavun askerlerinin huzurunda boyun eğdiği! Ey zorbaların zirvelerinin önünde eğildiği! Ey göklerin ve yerin kilitleri elinde olan. Ey Allah’ım, zikrin benim şiarım ve kaftanım, rahmetinin gölgesinde uykum ve kararım, sanadır her vahimden firarım, sayenledir her krizden intisarım, sanadır itimadım, ve kudsiyetinin kereminedir istinadım. Şehadet ederim ki yoktur senden başka ilah, muhafız çadırlarına al beni, ağır gelen kederlerimden beni koru, senin hürmetine Ey Rahman! Ey Rahim!. Vahid ve Ehad isminle istiyorum Allah’ım, Ferd ve Samed isminle yalvarıyorum, Azim ve Vitr isimlerini vesile ediniyorum Allah’ım, senin kudsiyetinin nûru, kainatın her köşesini masiva korkusunun tozları, evhamımın gönlüne karışmasın,ve masiva umutlarının izleri,fikrimin yelkenine değmesin diye geceleyin içine düştüğüm, sabahleyin içinde kalktığım şeyden beni kurtardın. Azabından ve ikabından beni kurtar Allah’ım, Leyl-ü neharımda, nevm ü kararımda beni koru Allah’ tazimle, arşının mükemmelliğini yücelterek diyorum ki senden başka yoktur ilah. Ey Allah’ım! Sav benden kullarının şerrini. Hıfzına, inayetine, emniyet ve sıyanet otağına al beni. Lütfuna, keremine ve ihsanına beni hissedar eyle. Ey Allah’ım! Hamdinle seni tesbih ederim, ismin kutsaldır senin, gücün yücedir. Ey Allah’ım! Ey işlerin felaketini gideren! Kederlerin güçlüğünü gideren, Ey büyük sıkıntıdan kurtaran! ve ey bir şeyin olmasını dilediğinde kendisine “Kün fe yekun”un yeterli geldiği. Ey Rabb! Ey Rabbim! Günah saldırıları zayıf kulunu kuşattı. Onlara ve her türlü şiddete engel olan sensin. Senden başka ilah yoktur. Yetiş! Yetiş! Merhamet! Merhamet! İnayet! İnayet! Kulun elçin, efendimiz Muhammed’e ve aline salat et. Tüm işlerimde bana ve müslümanlara lutfet. Allah’ım, efendimiz Muhammed ümmetini koru! Allah’ım, Efendimiz Muhammed ümmetine merhamet eyle! Allah’ım, efendimiz Muhammed ümmetini ıslah et! Allah’ım, Efendimiz Muhammed ümmetini kurtar! Ey Allah’ım! Beni, mahlukata ümit bağlayanlardan eyleme, onlara güvenenlerden eyleme, Allah Rızası İçin iki Rekat Hacet Namaz kılınır 70 kere “Ya Allah,Ya Rahman,Ya Rahîm,Ya Kaviyyü,Ya Kadir.” Ardından 41 kere“Bismillahirrahmanirrahim. Ya kadiru ya zahiri ya batınü ya Latiyfüya habîru kavlihül hakku ve lehül mülkü yevme yünfehu fissûri alimül ğaybi veşşehadeti ve hüvel hakimül habir.” 7 defa ’’Zekiyyün,Habîrün,Zahîrün,Sabitün,Şekûrün,Cebbarün,Ferdün.’’ Arkasından 11 kere Allahu,Hû,Melik'ün,Semîun,Kadir'ün,Kerim'ün,Halim'ün,Latîf'ün,Alîm'ün,Muîn'ün,Sadık'un Ve eller açılıp dua’ya edilir; Bismillahir-rahmanir-rahim 4 Elhamdülillahi rabbil alemîn, Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihî ve sahbihi ve sellim, Ferdün,Hayyün,kayyûmün,Hakemün,Adlün,kuddûsün. Ya Mahmud, Ya Aliyyü'l-a'la Ya Fatır, Ya Muhsin, Ya Minkel ihsan, ALLAH’ım senden Bismillahirrahmanir-rahim isminin hürmetine istiyorum. ALLAH’ım, ve ali Muhammed’in hakkı için,Ya Rabbim, Ya Erhamer’rahimin, Ya Erhamer’rahimin, Ya Erhamer’rahimin, Ne isteği varsa dua istek ve hacet istenir . SIRLI HARFLERi. Bismillahir-rahmanir-rahim. Allahümme ya rabbel erbab. Elif-Lam-Mim -Elif-Lam-Mim -Elim-Lam-Mim-Sad -Elif-Lam-Ra Elif-Lam-Ra Elif-Lam-Ra Elif-Lam-Mim-R Elif-Lam-Ra- Elif-Lam-Ra- Kef-Ha-Ya-Ayn-Sad-Ta- Ha-Ta-Sin-Mim-Ta-Sin-Ta-Sin-Mim-Elif-Lam-Mim- Elif-Lam-Mim- Elif-Lam-Mim-Elif-Lam-Mim-Ya-Sin- Sad- Ha-Mim- Ha-Mim- Ha-Mim-Ayn-Sin-Kaf -Ha-Mim- Ha-Mim- Ha-Mim- Ha-Mim- Kaf - Nun . Hz. Süleyman Duası. Bismillahir-rahmanir-rahim. ALLAH’ım Ancak senin nurunla hidayet buldum, ancak senin lütfunla ihtiyaçlarımdan kurtuldum, ancak senin nimetinle sabahladım ve akşama çıktım. İşte günahlarım senin huzurunda durmaktadır, senden mağfiret talep ederim ve sana tövbe ederim. Elif,Lam,Mim Allah’u la ilahe illa hüvel hayyül kayyum , La ilahe illa ente ya Hannan ya Mennan, Ya Bedies-semavati vel ardı, Ya Zel Celal-i vel ikram. Ya Erhamerrahimin, YaErhamerrahimin, Ya Erhamerrahimin, Beni bu sıkıntılardan kurtar. Senin verdiğini hiçbir kimse durduramaz ve Senin engellediğini hiçbir kimse yüceliğine karşı hiçbir yücenin yüceliği kendisine bir fayda kazandırmaz.”Güç ve kuvvet, sadece Yüce ve Büyük olan Allah’ın yardımıyla elde edilir.” ism-i Azam Duasi.; Allahümme innî ed'ûkellah ve ed'ûker-rahman ve ed'ûkel berrerrahîm ve ed'ûke biesmaikelhusna külleha ma alimetü minha ve ma lem a'lem entagfirelî ve terhameni, ism-i Azam Duasi.; Bismillahir-rahmanir-rahim 4 kere’ Elhamdülillahi rabbil alemin.’’ Elif Lam Mîm Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum, La ilahe illa ente Ya Hannan Ya Mennan, Ya Bedi-es semavati vel-ardı Zel Celal-i vel-ikram, Allahümme inni es'eluke bismike'l- a'zam ve rıdvanıke'l-ekber. Es’elüke bismikel a'lel eazzil ecellil ekram. Ve ilahüküm ilahün vahid, La ilahe illa hüver-rahmanür-rahîm, Allahu Rahman-ur Rahîm, Allahu la ilahe illa HU, Ya HU, Ya’men HU, la ilahe illa HU vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azîm. İstediği dua, Hacet ve istek istenir Ya Erhame’r -rahimin, Ya Erhame’r -rahimin, Ya Erhame’r -rahimin. Sen Celil olan Rabbimsin ve adın Cemil’dir, ben de zelil olan kulum ve adım da feyzioğlu ümit’dir acı bana beni annemi babamı kardeşlerimi eşimi ve evlatlarımı ve sana iman etmiş tüm kullarını affetip bağışla bizi inşallah. Onbir ayın Sultanı Ramazan’da, Sultan’ül Evliya Rifai Hazretleri’ni anmakla bahtiyarım bugün; Sultanlar arasında… Seyyid Ahmed’inks gelmiş geçmiş ulular, pirler arasındaki müstesna yeri belli ki Sultanlar Sultanı Peygamberimiz Muhammed Mustafasav Efendimize muhabbette, sünnetine bağlılıkta en ön safta yer alışındandır. İslam aleminde tevatür derecesinde meşhur olan şu hadise bu yakınlığa delil kabul edilebilir;Rifai Hazretleri 1160 yılındademek 41 yaşında iken ilk hac vazifesini yerine getirdikten sonra, büyük dedesi olan Resulullah’ınsav kabrini ziyarete gitmişti. Medine’ye yaklaşırken ayakkabılarını çıkarıp Ravza’ya kadar yoluna yalınayak devam etti. bu hal üzere Efendimiz’insav kabri önüne vardıkta kıbleye dönerek; “Esselamü aleyke ya ceddi” diye selam verdi ve diz çökerek şu beyiti okudu; “Uzakta iken ruhumu elçi yolluyordum, Toprağını öpsün diye vekil tayin ediyordum, Şimdi ise huzurunda hazır bekliyorum, Uzatıver elini, dudaklarım yansın istiyorum”.. Akabinde binlerce hacının gözleri önünde Resulullah’ın “Aleykümselam ya veledi” cevabıyla beraber mübarek eli de nurani bir şekilde kabirden dışarı uzanmış ve Ahmed er-Rifai bu eli öpmüştür. Şahitler içinde Geylani Hazretleriks başta olmak üzere evliyadan ve ulemadan pek çok zat vardı ve vaktin ileri gelen tarihçileri de bunu aktarırlar. Nitekim halkın arasında müthiş bir cezbe hali meydana gelmiş, olağanüstü haller görülmüş, Rifai Hazretleri de bu hallerin yolundan gelenlere miras kalmasını niyaz ederek, müthiş bir tevazuyla kerametin kendinden kaynaklanmadığını nefsihana ispat için olsa gerek Mescid-i Nebevi’nin kapı eşiğine boylu boyunca uzanarak namaza girenlerin üzerine basıp girmelerini istemiştir. Rifailiğin alamet-i farikası diyebileceğimiz “burhan”ınispat, delil göstermek en büyüğü aslında bu hal olup, bu yolun düsturu da yolun Pirinin tüm üstün hallerine galebe çaldığı anlaşılan bu tevazu, alçakgönüllülüktür.. Kadiri yolunun Piri Geylani Hazretleri’nin, için; “Sahabe-i Kiram, müçtehidin dışında tabakat-ı evliyadan hiç kimse Ahmed er Rifai’nin makamına vasıl olamamıştır” dediği rivayet edilir. Rifai Hazretleri’nin, yakın dost ve akraba olduğu Gavs’ül Azam Abdülkadir Geylani Hazretleri ile birlikte, zaman içinde geniş kitleleri etkileyecek olan kurumsallaşmış Tasavvuf ekollerinin ilk büyük kurucu öncüleri oldukları söylenebilir. Keza genel kabul Rifai, Geylani, Bedevi ve Dusuki Hazretleri’ninhepsine selam olsun Tarikat-ı Aliye’nin dört kutbu oldukları saymakla bitmeyecek Seyyid Ahmed er-Rifai’nin bir lakabı “Ebü’l Alemeyn” olup, çift sancak sahibidir. Bunu iki kez “Gavs”lıkla şereflendirilmesi ve iki cihan Sultanı olması ile açıklamak mümkün. Rifai sancağı siyah ve beyaz, iki renklidir; beyaz nuraniyeti, temizliği temsil ederken siyah ise kusurların üzerini örtmeyi temsil eder. Gece ve gündüz gibi.. “Ebü’l Ureyca”, “sakat kızın babası” olarak anılması da bilhassa hastalara, sakatlara sahip çıkması, adeta babalık etmesine işaret eder. Fakirlerin, gariplerin koruyucusu olmuştur. Yaşamını sürdürdüğü Ümmüabide köyündeBağdat ile Basra arasında dergah olarak tahsis ettiği ata yadigarı konağında her gün dervişleriyle beraber yüzlerce kişiye sofra açar, bizzat hizmetlerinde bulunur, kendisi ise çoğu zaman kalan sofra artıklarıyla beslenirmiş. Mahallenin uyuz köpeklerini tedavi etmesi, bakması, hayvan dostu olmasıyla da bilinirdi..Seyyid Ahmedks ilimde de zamanının en ileri şahsiyetlerindendi. Yedi yaşında Kuran’ı hatmetmiş, İslami ilimlerde kemali bulduktan sonra Tasavvuf ilmide yükselmiştir. Hocalarından Vasıti Hazretleri’nin “Herkes hocasıyla övünür, ben talebem Rifai ile övünürüm” dediği bilinir. Tarikatı alışının beş biatte olduğu rivayet edilse de ilk biatini aldığı dayısı Şeyh Mansur Betaihi Hazretleri’nin ondaki yeri ayrıdır ve onu hep sitayişle anardıselam olsun.Yetiştirdiği onlarca halife dışında daha sonra Mahmud Hayrani, dolayısıyla Nasreddin Hoca, Sarı Saltuk ve dolayısıyla Tapduk Emre’den Yunus Emre, ayrıca Selahaddin Eyyubi gibi bir komutanı ortaya çıkaran Nureddin Zengi gibi İslam tarihinde önemli rol oynayan pek çok şahsiyetin bu ulu Pir’den nasip aldığı söylenmektedir. Pir Seyyid Ahmet Hazretleri’nin erkanı gibi tasarrufu da halen devam etmektedir. Yakın tarihimizde Han’ın hocası Ebu’l Hüda es-Sayyadi Hazretleri, Sivas Kongresi’nin düzenlenmesine önayak olan Abdullah el Haşimi Hazretleri, Kenan Rifai Hazretleri sayabileceğimiz bir kaç isim..Kendisinden “Ahmetçik” diye bahseten bu yüce şahsiyete haset eden çevrelerden, ulemadan pek çok saldırı olmuş, Hazret asla öfkelenmemiş, hatta aralarına girip çıktıktan sonra soran dervişana “aralarında en edna kendimi gördüm” diyebilmiştir. Ona hakaretler içeren nice mektuplar yazan kimselere hep kibarlıkla cevap vermiş, “az bile söylediniz, Ahmetçik ancak sizlerin aciz hizmetkarınızdır, ne yapayım ki yüce Allah beni böyle yaratmış” mealinde yanıtlarını müteakiben, izan sahibi olanları pes etmiş, pişmanlıkla özür dilemiş, niceleri talebesi olmak üzere kendisine gelmişlerdir. Nefsine yönelik eziyetlere sabırla, tevazuyla katlanır, Hakk’a, Hak dostlarına, yoluna yönelik saldırılara karşı ise korkusuzca ve mertçe taviz vermeden durudu. Her toplumda olduğu gibi toplumumuzda da bu hal üzere kimselerin artmasına, bizlere referans noktası olacak, gönül açan, umut saçan böylesi şahsiyetlere ne de çok ihtiyacımız var!Elbette bir makalenin kısıtlı imkanları içinde bu Koca Sultanı hakkettiği gibi anlatabilmekten aciziz. Gönlünün genişliği malum olduğundan, affına sığınmakla bir miktar rahat buluyoruz. Öyleyse bu yazıyı da Hazret’in güzel sözlerinden birkaçını sizlerle paylaşarak -haftaya devam etmek üzere- böylece sırlayalım; “Aşk bir av aletidir. Cenab-ı Hak onunla sevgi ve vefa sahiplerini avlar”“Bir bilgiden fayda gördüğünüz vakit onu insanlara öğretiniz ki onlar da faydalansınlar. Böylece eseriniz dünya ve ahirette görünmüş olsun”“İnsana zarar veren ve kendi zararının başkasına yüklenmesini, sözlerine ve işlerine güvenilmesini isteyen ve baş olma peşinde olan bir kimseyi görürseniz, ondan sakınınız ve o gibilerle haşır neşir olmayınız ki size onlardan zarar gelmesin!”“Muhabbet kalpte biten dallar gibi olup, akıllar ölçüsünde meyve verir”“Kalp düzelirse vahyin, sırların, nurların ve meleklerin ineceği yer olur. Kalp bozulursa zulüm ve şeytanların indiği yer olur. Kalp iyileşirse arkanda ve önünde olanı sana haber verir ve mühim olan şeyleri öğreterek seni ikaz eder. Eğer bozulursa sana değersiz şeyler söyler ve senin doğru yolu bulmanı ve saadetini engeller”“Şimdi ve gelecekte ricalin/erlerin en üstünü; ihtiyacını, hacetleri yerine getiren Allah’a arz ettiği vakit cevabını alan kimselerdir. Bunlardan bir kısmı cevabını ilham şeklinde bir kısmı da özel olarak alır. Bir kısmı ise müşahade ettikleri, gördükleri şeyden asıl maksadın ne olduğunu anlarlar; böyle bir sırra sahip olana ne mutlu!”“Halk ile edep üzere ol! Halk ile edep Hak ile edeptir. Az bir edep, çok ilimden ve amelden hayırlıdır”“Kalbin cemali korku, aklın cemali fikir, ruhun cemali şükür, lisanın cemali sükut, yüzün cemali ibadet, tenin güzelliği vesveseyi terk, gönlün cemali hasedi terk, nefsin cemali ona muhalefet, sırrın cemali sabır, halin cemali istikamet, seyrin cemali teslim, hizmetin cemali edep, sözün cemali doğruluk, yolun cemali şeriate uygunluk, hepsinin cemali de tevfik-i İlahiAllah’ın başarıya erdirmesi’dir”“Cefakar/eziyet verici olma, vefalı ol! Horluk ve hakirlik ve mahzunluk ve tevazu elbisesini çıkarma! Nefsini ve isteklerini yenmeye ve dünyayı kalbinden çıkarmaya çalış! Mevki sahibi ve baş olma hevesinde olma!”“Kim ki kendisi ile istikamet üzere olursa, başkası da onunla doğru olur. Değnek eğri olursa, gölgesi nasıl doğru olur?”“Tasavvuf yolunda sonradan gelenler öncekilere uyarlarsa, öncekiler onlara yardım eder. Eğer uymazlarsa, öncekiler onların başına karanlığı sararlar”“Bizim yolumuz üç şey üzerine kurulmuştur; Verilmeyeni istememek, verileni ve isteyeni reddetmemek, biriktirmemektir” Seyyid Ahmed er-Rifai’yi fakire tanıtan “Derviş Baba”m başta olmak üzere cümlesinin bizlerden hoşnut olmaklığı dileklerimle himmetlerinin de üzerimizde olmasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz, sizlere de selam ederim efendilerim. Aşk olsun! İçinden geçmekte olduğumuz Ramazan-ı Şerif sağlık, afiyetle birlikte günahlarımızın affına, kusurlarımızın setrine, hayırlara vesile olsun inşa’Allah! HuMusa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ Elvan Çelebi'nin Menakıbu'l-Kudsiyye fi Manasıbi'l-Ünsiyye adlı eserinin 8a varağı arapca- farsca karışımı bir dilde, özetle şöyle bir başlık bulunmakta ve arı türkçe aşağıdaki beyitler yer almaktadır " Seyyid Ahmed-i Kebir el-Rufâî Allah o'na rahmet eylesin kerametleri izhar etmesi; Arslana binmiş ve yılanı kamçı yapmıştır ve şeyh Allah zikirlerini büyük etsin dıvara binmiş ve istikbale gitmiştir Hem dakı bir sema' ululardan Rahmetu'llah ile tolulardanKim ne kudret kılur yine zahirOl keramat ilmine kadirSeyyidü'l-halk-hulk şeyh-i kebirOl Rüfa'i ki gün gibi balkırMar-ı sengin elinde şir-i jiyanÜzre binmiş gelür ki kanı fülanŞeyh ister ki göre göstereHalvetinden revan çıkar DedeEyeri hadime işaret iderKor dıvar üzre hadim ata giderAta binmez Dede dıvara binürDıvar altında at gibi atulurDede Garkın karametin görür birBir dıvara biner yürir ol şirBirbirine mukabil oldı bularYir ü gök toldı toptolu envarGüni ta'rif kıla mı zerreBahr-ı ummana ne diye katreDil-ile dinlemek ol muhal-dururDile ol ma'rifet hayal-dururHimmetün hazır olsun iy sultanİy ki sunmış ata sanaSübhanDevlet anun ki sana tuş oldıDünyede ahiretde hoş oldıZahiri batını münevverdürIşkun-ıla müdam enverdür. 760 H/1358-59 M. senelerinde Çorum- Mecidözü /Elvan Çelebi'de Elvan Çelebi tarafından yazılan eserde yer alan Seyyid Ahmed-i Kebir Rufâî'nin, Orta Anadolu'da da ne kadar sevilip sayıldığını göstermesi de dikkate şayandır. Aynı zamanda,Kırşehirli ünlü tarihci Aşıkpaşa'nın oğlu Elvan Çelebi"nin ağzından Dede Garkın'ın Seyyid Ahmed-i Kebir erRufâî'den el aldığı , yani Rufâî tarikatına girdiğini yüzyıl Anadolusu, bu şekilde birlik ve baraberliği temsil etmişler, çok sonraları ise, ayrılık ve bozulmalar husule gelmiştir. Maveraünnehr"de intişar eden ne kadar tarikat varsa, tetkik edildiklerinde; esasda, özde ve nihai gayede bir farklılık olmadığı, ancak usulde bazı farklılıklar bulunmasına karşılık Türkler'in Anadolu'ya intikalinden sonra, usülden ziyade esasa ve hatta itikadi değişikliklere tesir eden bozulmaların daha çok o günün siyasi olaylarının güdümünde zuhur ettiği kanaatindeyim. Bu satırların yazarının büyük dedesi20, Haremeyn Evkaf Müfettişi Esseyyid Abdurahman bin İsmail Akifzade Amasyavi'nin 1221 H/ 1806 M. tarihinde ölümünden iki sene önce yazdığı, 1320 H/ 1902 M. tarihinde istinsah edilen,o devrin hocalarının oto-biyografısını veren ve halen İstanbul Millet Kütüphanesi arapca yazmalar arasında yer alan, Kitabu'l Mecmu Fil Meşhuri Ve'l Mesmu adlı eserin 40- 41. sayfalarında, ecdadı Bayram sülalesi hakkında bilgi verirken "..ceddi Akif Mustafa Efendi bin ebi Muhammed Bayram Efendi el Merzifonî mevliden ve'l Amasi... el-ledifi min nesli'ş şeyhi es-seyyid Ahmedi'l Kebir elma'rufi bı-sahibi hal tayyaballahu serahu ve ce'ale'l cennete misvahi el-medfun el nüzar bi-Ladik bi-kurbi Amasya ve hüve min sülaleti eşrafi'l-müntesibine ila Zeyne'l-Abidin veledi seyyidi Hüseyn es-şehid bi-Kerbela ve fi-sebili'l mevla gureti aynü'l-resul semareti Fatımetü'l Betül radiyallahu Ta'ala anhü... " ibareleri okunmaktadır. Bu eser arapca olduğundan ve tamamını tercüme ettiremediğimizden, bu sülaleye ait başka bilgiler ve 1050 -1211 H. 1640-1796 M. tarihi arasında yaşamış alim ve filozofların, hocaların otobiyografisi şayandır. Ayrıca, Amasya ili , eski Arguma, şimdiki Suluova ilçesi Yolpınar, eski adı ile Hakale/Hakla Köyü'nde devrin büyük alimlerinden Şeyh es-Seyyid Ahmed-i Küçek er-Rufâî'nin oğullarından, İbn Batuta'nın Amasya-Sonusa'da Uluköy gördüğü Seyyid Necmeddin Yahya er-Rufâî'nin Türbesi bulunmaktadır.21O devirdeki Hakale Nahiyesinde, meşhur alimlerden Rufâî Şeyhi es-Seyyid Necmeddin Yahya er-Rufâî Hazretleri 764 H/1362-63 M. yılında burada büyük bir tekke-zaviye , imaret, ziyafethane yaptırıp 771 H./ 1369-70 M. yılında da vakıflarını tanzim ettiğini Amasya Tarihi adlı eserinde bildirmektedir.22Seyyid Necmeddin Yahya er-Rufâî türbesi moloz taştan inşa edilmiş olup, kıriptası ve ceviz ağacından yapılmış ahşap sandukası vardır. Sanduka sülüs yazı ve rumi motiflerle dekore edilmiştir. Sandukanın baş ucunda sülüs yazı ile, es-seyyid,es-şeyh Necneddin Yahya er-Rufâî rahimehullah ibaresi okunmaktadır. Ayak ucunda ise,yazı ile vefat tarihi olan 771 H./1369-70 M. Yahya Hazretlerinin yanında ikinci bir sanduka bulunmakta olup, burada oğlunun yattığı köylülerce söylenmektedir. Amasya- Suluova Kaymakamlığı Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü kanalı ile , köyün eski imamı ve aynı köyden İlyas Hatipoğlu'ndan aldığımız bilğilere göre; Seyyid Yahya Hazretleri, Ladikde medfun Seyyid-i Ahmedi Kebir'in evladı olup, Peygamberimizin 19. göbek torunudur. Ulema ve şuaradan olup, asıl mesleği çilingirliktir. Rivayetlere göre, köy arazisini sulamak üzere Akdağ'dan su getirtmiştir. Zengin vakıf arazileri, aşhane, hamam maalesef satılmış olup, şahıslar elindedir. Çevre köyleri tarafından da sık sık ziyâret edilen türbe civarında bir ahşap bina vardır. Etrafı mezarlıktır. az uzağında yıkık hamam bulunmaktadır. Ayrıca köy'de medrese binası vardır.23Ayrıca yine Yolpınar Köyü'nde; Kasım Bey 868 H/1463-64 M. tarihinde medrese, hamam; Muhyiddin Mehmed Çelebi 947 H./1540-41'de medrese ve hamam inşa ettirdiği sebebiyle, bu köyün bir ilim merkezi olduğu söylenebilir. Bir medrese ve bir hamam, bugün ili Taşova ilçesi Alparslan Yolbaşı Köyü'nde Şeyh es-seyyid Nureddin Alparslan Hazretleri Türbesi ve tekkesi bulunduğunu öğrendik. Söz konusu köye henüz uğrama imkanımız Genel Müdürlüğü Abide arşivinde rölöve projesi bulunan tekkenin bir külliye olması ihtimali mevcuttur. Minaresinin temeline rastlanmıştır. Çevrede kazı yapılacak olursa, külliyenin temellerine yapılacak araştırmalarda, bu zatın da Seyyid Ahmed-i Kebir'in ahfadından olabileceği ihtimaller arasındadır. Yukarıda etraflıca incelenen; Ladik'te kabri bulunan Seyyid Küçek Ahmed er-Rufâî; Rufâî tarikatının kurucusu, 1118 M. yılında doğup 1182 tarihinde vefat eden, Basra-Vasıt şehri yakınlarında Ümm-i Ubeyde Köyü'nde gömülü Seyyid Ahmed-i Kebir'in oğludur,torunudur ?. Sulben oğlu-torunu olabildiği gibi, ilmî terbiyeyi O 'ndan alıp halifesi de olma ihtimali mevcuttur. Anadolu'daki Rufâî tarikatının kurucusudur. Hazreti Mevlana, Ulu Arif Çelebi ve İbn-i Batuta ile görüştüğüne göre, 1270-1325 ? tarihleri arasında devrin ileri gelen alimleri arasında olup hayattadır. Evliya Çelebi,Orhan Gazi ülemalarından olduğunu belirterek, ölüm tarihini 1351 olarak zikreder. 63 yaşında vefât ettiğini, Silsilesinin Eyüp Sultan ve Halit bin Zeyd, Hz. Fatma dolayısıyla Peygamberimize dayandığını biliyoruz. Vakıfları olduğu kayıtlarla sabittir. Evlatlarından biri Amasya-Suluova-Yolpınar Köyü'nde yatmaktadır. Diğer evlatlarının nerede gömülü olduğu hakkında henüz kesin bilğilere ulaşamadık. Taşova- Sonusa beldesinde de herhangi bir ize rastlamadık. Amasya- Tokat civarında olabileceği gibi, Anadolu'nun herhangi bir yerinde de olabilirler. Amcazadesi Şeyh Seyyid Hasan Rifai, Tokat'ta Sünbüllü Baba yakınında gömülüdür. Dolayısıyla, Şeyh es-seyyid Tacüddin Küçek Ahmed-i Kebir elRufâî,XIII-XIV. yüzyıl ile yakın tarihlerdeki yazmalara kadar girmiştir. Cumhuriyet döneminde, latin harflerine geçilirken bir çok yazma eserin yakılıp, toprağa gömüldüğü; son zamanlarda ise, yazmaların Avrupa ülkeleri müze kütüphane ve kolleksiyoncularına satıldığı dikkate alınırsa, ileri tarihlerde Ladik'de medfun Seyyid Ahmed-i Kebir Hazretleri hakkında geniş bilgilerin çıkacağı ümit edilmektedir. Henüz araştırmalarımızın başında bulunduğumuzu belirtmek yerinde olur. Vakfiye ve Diğer Belgeler Vakıflar Genel Müdürlüğü Kültür ve Tescil Dairesi Başkanlığı Arşivi'nde yaptığımız incelemede Şeyh Seyyid Ahmed Kebir Rıfai'nin vakfiyesine rastlanılamamıştır. Ancak, şahsiyet kayıtlarında bazı bilgiler esas, 217 numara ve sırada " Nezaret-i Evkaf-ı Hümayun'a Mülhak Evkafdan Ladik mahallatından zaviye mahallesinde vaki Seyyid Ahmed Kebir Zaviyesi ve Mescid-i Şerif Vakfı. TevliyetiAbdulah oğlu Mustafa Efendi üzerinde görülüyor. 30 Mart 1304 / 1888 M. Zaptı Zaptı tevliyet ve meşihat cihetlerinin bilumum tekke ve zaviyelerin ilga edildiği cihetle meşrutun lehi kalmayan cihetlerin tevcihine mahal ve imkan olmadığından, vakıf tahtı zapt ve idareye alına. 18 Kanunevvel 1341/ 1925. Hazine 412 Hamis Asker 285 numaralı defterde iseMescidi Şerif der dahili zaviye-i an mahallat Ladik .Mütevelli Hafız Abdilahad bin Ahmed 1233/ 1818 M. Müezzin es-seyyid Osman efendi bin Hasan 1174 H./ 1760 M. tarihi kayıtlıdır. Tevliyet-i meşihatın son tarihi ise,9 Rebiulevvel 1277 / 1861 M. dir. 490 numaralı Amasya muhasebe defteri 511 sayfasında ise; VakfıZaviye-i Kutbü'l Arifin ve Gavsü'l Vasilin, es-Seyyid Şeyh Ahmed-i Kebir , der Kasaba-i Ladik. 1124 H/ 1712 M. tarihi tesbit edilmiştir. 218/101'de ve Amasya Muhasebe 307'de; Ladik Kazasında merhum Seyyid Vakkas Kaddese sırruhü'l-aziz evladına meşrute Merzifon ve Ladik kazalarında Marınca ve Yarımca ve İyne ve Karaca ve Derinöz kurra ve mezralarının tamam malikanesi vakfı kaydı ile Amasya Muhasebe 307'de ; Ladik Kazası Zaviye Mahallesinde vaki Camii Şerif Vakfı Atik Camii Şerif , 3/1 Esas-4400 Şahsiyet Defteri ile, 586 numaralı defterin 138 sayfa 128 sırasında Eshab-ı hayraddan Emir Ahmed Çelebi veresesinden Şeyh Taceddin ibni es-Seyyid Mustafa'nın Ladik Kazasında Tekke nam diğer Zaviye Mahallesinde Yukarı Mescid demekle maruf mescid-i şerifte imam olanlara meşrut kuruşluk nukut rubu malikanesinden 24 sehimden 17 sehim vakfı , kaydı bulunmaktadır. 1028 H./1618 M. tarihlidir. 3/2 Esas- 2171 sırada ve Amasya Muhasebe 287'de, Merzifonabad kazasının semere-i Ladik nahiyesinde vakfı evladlık olmak üzere, Yunus mülkünden Yalvar karyesinde nısf mülk, Mübeyyi-i Mustafa veled Hacı Mirza'nın mülkünden Bayat Karyesi malikanesinin iki rubu malikane mutasarrıflığı vakfı kaydı bulunmaktadır. Ayrıca Şeyhülislam Mehmed Efendi Medresesi Vakfı 3/ sırada şahsiyeti ve Küçük Evkaf Defteri 98'de kayıtlıdır. Hızır Paşa Medresesi Vakfı. 218/718; Amasya Muhasebe300'de kayıtlıdır. Ahmed Saray Köyü Camii Vakfı, 3/1 Esas- 222/1286'de kayıtlıdır. Ladik kazası Kabacagöz karyesinde es-Seyyid bini Seyyid Ali Camii Şerif Vakfı 3/1 Esas 217- sırada ve Müceddet Evvel Defteri 1379 numarada kayıtlıdır. Seyyid kelimesinden Ahmed -i Kebir Rıfai'nın torunlarından olabileceği akla gelmektedir. Şeyh Seyyid Ahmed-i Kebir Rıfai evladlarının şimdiki Amasya- Taşova-Uluköy, eski Sonusa'da ikamet ettiklerini,orada zaviyeleri olduğunu XIII. yüzyıl seyyahı İbn-i Bibi belirtmektedir. O halde şimdi Taşova'nın bir beldesi olan Sonusa'da da bazı kayıtlar olması gerekir. Ladik Belediye Başkanı Sayın Kadir Kanal ile birlikte gittiğimizde herhangi bir ipucu bulamadık.24 Ancak, vakfiye defterleri üzerinde yaptığımız araştırmada; Sonusa kazasına vaki Pir Ahmed ve Yunus Elhak Zaviyesi mühimmatı içün Çukualan ve Çökerdik Karyelerinin tamam malikanesi vakfı; Sonusa Kazasına tabi Zeytavi karyesinde vaki merhum Seyyid Nureddin Zaviye- imaret ve Tekkesi vakfı; Sonusa kasabasına vaki Hızır Paşa Medresesi vakfı; Sonusa'da vaki Trak Medresesi Vakfı tarafımızdan tesbit edilmiştir. Semavi Eyice Kapu Ağası Hüseyin Ağa'nın Kurşunlu Cami 25, medresesi ve hamamını yayınlamıştır. İsmail Hakkı Uzunçarşılı tarafından da yayınlanan kitabe metni aynen şöyledir. 1.[Kadbena haze'l-bina] sahibu'l-hayrat bani-i mebanii'l-meberrat Hüseyn Ağa ibn Abd... 2.['lMu'in eş-şehir] bi-Kapu Ağası fi'l-atabeti'l-aliyyeti li- Sultani'l-berreyn ve Hani'l-bahreyn ... es-Sultan Bayezıd bin Muhammed Han halled AllahuSubhanehu... 4.[mülkehu ve Sulta]nehu fi eyyami devletihi min kurazeti cudihi ve ihsanıhi fi tarih sene 892 ,Kitabe anlamını Semavi Eyice şöyle veriyor Bu binayı, denizler ve karalar Hakanı Sultan oğlu Sultan Bayezid bin Muhammed Han'ın, Allah mülkünü ebedi kılsın, yüce kapısında Kapu Ağası diye meşhur, hayırlı eserler sahibi Hüseyin Ağa bin Abdülmuin cömertlik ve ihsanın bir eseri olarak, Sultan'ın devrinde, 892 14861487 yılında yaptırdı, Allah onu mağfiretine garketsin. Bugün kitabenin baş kısmı kırık ve kayıptır. Yeni inşa edilen cami içinde bulunmakta olup, halk, yeni caminin duvarına monte edileceğini söylemektedir. Amasya'da bulunan Şeyh Hüsameddin Türbesi'nde yatan Akdağı-zade es-şeyh Hüsameddin Efendi ile oğlu Muhyiddin Efendi'nin zikri geçen türbede yattığı ve Sonusa'lı olduğunu Amasya Tarihi yazarı Hüseyin Hüsameddin bildirmektedir 26. Muhyiddin Efendi'nin Hakale'de medresesi olduğu da dikkate alınırsa, Hüsameddin Efendi ile Muhyiddin Efendi'nin Ladik'de medfun Seyyid Küçek Ahmed-i Kebir'in neslinden olabileceği akla gelmektedir ?. İlerideki araştırmalar, gerçekleri ortaya çıkaracaktır. İsim ve tarih benzerliğinden doğan yalışlarımız varsa , araştırıcı genç nesil mutlaka bunları düzeltecektir... Ladik'de Bulunan diğer Vakıflar Ladik'e ait kayıtlar tarandığında aşağıda belirtilen vakıf adları ile vakıf camilerin isimlerini de öğrenmek kabil olmaktadır Polat Camii,Hızır Bey Medresesi,Şeyhülislam Mehmed Efendi Medresesi,Paşmakcı Mescd-i Şerifi,Osman Bey Malikanesi Vakfı,Yahşi Mahallesi, Hacı Ahmed Mescidi,Destar-ı Davud Paşa, Gazi Sultan Mehmed Han Hz. Camii,Zaviye Mahallesi, Atik Camii şerifi,Ladik, Ayvalı Sokağı Mescidi bu Sokak, muhacirler için teşkil edilmiştir Ladik Kazası,Polatlı karyesi Sultan Mustafa Han Camii,Ladik, Şehreküstü Mahallesinde El-hac Yunus Camii,Ladik Kazası'na tabi Kafkasya Muhacirleri için yeni inşa edilen Sovanlı Karyesinde Kara Mahmud Mescidi,Kumluk Mescidi,Lilanlu Mescidi,Sunullah Paşa Vakfı,Hacı Abdullah Mektebi Vakfı,Emir Ahmed Mescidi Vakfı, Mes'ud Bey Mescidi Vakfı,Sultan II. Beyazıd-ı velî'nin eşi Bülbül Hatun Vakfı. DİPNOT Bayram,Samsun-Ladik ve Seyyid Ahmed-i Kebir Hazretleri, OndukuzMayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi dergisi, Samsun,1990, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Zuhuri Danışman Çevrisi, İstanbul,1972, Abdi-zade Hüseyin Hüsameddin,Amasya Tarihi, 1986, Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1980, Evliya Çelebi Seyahatnamesi,Zuhuri Danışman Çevrisi,İstanbul,1972, Abdi-Zade Hüseyin Hüsameddin, Amasya Tarihi, 1986, İslam Alimleri Ansiklopedisi, Türkiye Gazetesi, Tahralı, Ahmed er-Rıfaî,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1989, Ahmed Eflaki, Ariflerin Menkıbeleri Tahsin Yazıcı tercümesi, Ankara, 1954, Menakı-ı Hacı Bektaş-ı Velî,Velayetname, Neşreden Abdülbaki Gölpınarlı, Istanbul 1958, Batuta, Tuhfetü'n - nuzzar fi garaibi'l emsal ve Acaibi'l esfar,Seyahatname-i İbn-i Batuta Tercümesi. Mütercim Damad-ı Hazret-i Şehriyari Mehmed Şerif , Amire, İstanbul1333-1335, İbni Batuta Seyahatnamesi,Mümin Çevik tercümesi, Üçdal neşriyat,İstanbul-1983, ; İbn-i Batuta, 1325 tarihinde Hac maksadıyla memleketi olan Tanca'dan ayrılmış ve Ekim 1349'da memleketine dönmüş,Beni Merin Hükümdarlarından Ebu İnan Faris Hassen'in arzusu üzerine gezi hatıraları Muhammed el Kelbi tarafından yazılmıştır. Ancak notları, Hindistan'da Kul şehrinde soygun sırasında elden çıktığından, hafızada kalan bilğiler verilmiştir. Anadolu tarihi bakımından Batuta Seyahatnamesinden Seçmeler, Hazİsmet Parmaksızoğlu, 1000 Temel Eser,Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul-1971, Batuta Seyahatnamesi, İstanbul-1333-35, Mümin Çevik sadeleştirmesi, İstanbul-1983, Batuta Seyahatnamesi, İstanbul-1333-35, Mümin Çevik sadeleştirmesi, İstanbul-1983, Mustafa Ali, Künh'ül-ahbar, İstanbul,1277, . kaynakları tarafıma lütfeden,yardımlarını gördüğüm, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi , Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Sayın Ahmet Yaşar Ocak'a burada teşekkürü zevkli bir borç Yaşar Ocak, XIII ve Anadolu Türk Tarihi Bakımından Önemli Bir KaynakMenakıb'ul-Kudsiyya Fi Menakab'ılÜnsiya ,İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi Ord. Uzunçarşılı Hatıra Sayısı, Mart 1979, İstanbul,1979, Çelebi,Menakıbu'l-Kudsıyye Fi Menasıbi'l-Ünsiyye Ocak,İstanbul Üniversitesi EdebiuatFakültesi Yayınları No 3223, İstanbul,1984, Tarihi yazarı Abdi-zade Hüseyin Hüsameddine göre bu sülalenin meşhurları şunlardırBayram Beyzade Melik Gazi adıyla tanınan Melikü'l Ümera İsmail Bey 819 H/1416 vakıflarını tanzim etmiştir ; Kadı Sadreddin Receb Çelebi Ölümü 900 H./1495 M. ; Kadı Sadreddin Recep Çelebi torunu Divan Katibi Sadi Efendi; Şeyhülislam Ankaralı Bayram-zade Zekeriya Efendi 1514-1593 ; oğlu Zekeriya-zade Şeyhülislam Yahya Efendi İstanbul-Beşiktaş'da Dergahı vardır. Hacı Bayram Sülalesinin Ankara kolundandır. 15531644 .Amasya Tarihi, ; Amasya Sultaniye Medresesi Müderrisi Merzifonlu Mustafa zade IdiIydi Bayram Efendi 1033 H./1624 Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde bulunan ve Sultan Ahmed'e ithaf edilen Divan-ı Bedia'nın şairi, 1688'de Trablus Şam Mollalığına tayin olup Recep Çelebi Türbesi'ne Recep Çelebi'nin torunudur. Amasya Tarişhi,eski türkçe s. 238,262; İydiefendizade Mustafa Akif Efendi 1717 İtanbul Köprülü Mehmed Paşa Darülhadis müderrisi,Amasya Ayas Ağa Müderrisi, Amasya Müftüsü ve Beyazıd Sultanisi Müderrisi,,1731 tekrar Amasya Müftüsü,1732 Hacca gitmesi,7 Mart 1759 ve müderris olup, Amasya Hatuniye Mahallesinde çeşmesi vardır. Amasya, Recep Çelebi mahallesinde mescid i şerif yaptırmıştır. Amasya Nasuh Baba Türbesi'nde gömülüdür Ölüm tarihine düşürülen beyit Geldi yetmiş üçde emr-i irci'î,Makamat-ı Hariri tarzında Bedia ismli divanı vardır. Muksemül-fünun, Kasaîdî Mimiyye ve Aynıyye isimli eserleri vardır. Bkz. Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifler, İstanbul, 1333, ; Mustafa Akif Efendi'nin kardeşi şair ve müderris AtıfAhmed Efendi Hızır Paşa Medresesi Müderrisi 1713,1727 vefatı;Iydızade Akif Mustafa Efendi'nin diğer kardeşi Iydızade Seyyid Abdurrahim, Amasya Nakip Kaymakamı,Temmuz 1720 Zile Kadısı,1726 Amasya Nakip Kaymakamı, ve müftü, Amasya Naibi,Kasım 1744 vefatı Ek. ;Iydızade Hafız Mehmed Efendi, Amasya Esnaf ve Bedesten Kethüdası olup Mayıs 1768'de Başayan oldu, Ocak 1769'da vefat etti; İydi zade Mustafa Akif Efendi'nin oğlu Kamil İsmail Efendi,Amasya Sultaniye Müderrisi ve Müftü Hacca gitmesi ,1775 İstanbul'a gönderilmesi Ek. ; Kamil İsmail Efendi'nin kardeşi Seyyid Abdurrahim ; Es-Seyyid Abdurrahim Efendi 1223 H./1808 vefatı, İstanbul Şehzade Camii haziresinde gömülüdür. Amasya Müftüsü Haremeyn Evkaf Müfettişliği yapmış ve Sultan III. Mustafa'nın kızı Beyhan Sultan'ın vakfiyesini tasdik etmiştir. 7 adet tarih ve tasavvaufla ilğili yazma kitapları vardır. el-Mecmu' mine'l-Meşhud ve'l Mesmu adlı eserinin istinsah kopyası İstanbul Millet ;Şu'letü'l - Yakîn, Unvanü'lMeşayih,Takribü'l-Mübteda, Sebilü's-Salîkin,Mühimmat-ıSofiyye, Teracümü'l Meşayıh Ve'l-Ülema, Mir'atün Nazirin Fi Münebbihatü'tTahriri adlı eserleri vardır. Tarikat-ı Nakşibendi olduğu bir nüshası Yahya Efendi Kütüphanesinde mevcut Mir'atün Nazirin nihayetide mezkurdur. Mecellet'ül-Mehakim isminde fetvası vardır. Mehmed Tahir,Osmanlı Müellifler, İstanbul, Matbaa'yı Amire, 1333, ; es-Seyyid Abdurrahim Efendi'nin oğlu , Amasya Bayazıd Medresesi müderrislerinden Molla İdi Efendi 1818, s. 239;. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Hacı Bayramoğlu Kadı Ahmed Efendi; Ömer Efendi, Lütfi Efendi,Hacı Reşit Efendi,Hacı Osman Efendi; Merzifon Müftüsü Hacı Bayramoğlu Hacı Salim Bayram Efendi,Hacı İhsan Bayram Rufâî şeyhi .Merzifon'da Camid mahallesinde Eyyüp Çelebi Camii diye anılan Camii İyd'de bu sülâleye aittir Ulu Camii yeri ve Merzifon'daki eski eserler,Kültür ve Sanat, Bankası Yayınları, Ankara,1990, .Bu sülâlenin Ankara kolundan, meşhur şeyhulislâm-şair Bayram-Zade Zekeriya Efendi ve oğlu Şeyhülislam, şair Yaya Efendi çıkmıştır. Yahya Efendi'nin İstanbul-Beşiktaş'da Dergâhı Sultan Süleyman'ın süt kardeşidir.Bkz. Amasya Tarihi, Vakıf Abide ve Eski Eserler, İkinci baskı, Meteksan Matbaası, Ankara, 1983, Hüseyin Hüsameddin,Amasya Tarihi, Sadeleştirilmiş baskı, Amasya Belediyesi Kültür Yayınları, Ankara, 1986, bilğileri derleyen, fotoğraf göndermek lutfunda bulunan Amasya ili Suluova ilçesi Kaymakamı ve Halk Eğitim Merkezi Müdürüne,eski köy imamına ve İlyas Hatipoğlu'na teşekkür Belediye Başkanı Sayın Kadir Kanal'a ilği ve yardımlarından dolayı teşekkür Eyice,Kapu Ağası Hüseyin Ağa'nın Vakıfları,Edebiyat Fakültesi Araştırma dergisi Louis Gabriel Armağanı Özel Sayısı,Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, Sevinç Matbaası, Ankara, 1978, ; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Türk Tarihi Vesikalarından Kitâbeler, İstanbul,1927, Albert Louis Gabriel,Monuments, Abdi-Zade Hüseyin Hüsameddin, Amasya Tarihi, Ankara, 1986, Trabzon'un Maçka kazasında doğdu. Babası Rize eşrafından Molla Mehmed Abdülhamid Efendi, annesi Esma Hanım'dır. Ailesi 93 harbi sırasında İstanbul'a göçtü. Babası önce Akpınar, daha sonra Kağıthane Köyü Camii'nde imamlık Efendi ilk tahsilini Eyüb'de Şah Sultan İbtidaî Mektebi'nde tamamladı. Sıbyan mektebi sıralarında güzel yazıya olan merak ve kabiliyeti dolayısı ile Filibeli Arif Efendi'den sülüs ve nesih yazılarını öğrenmeye başladı. Yazıdaki başarısı ile kısa zamanda hocasının sevgi ve takdirini kazandı. Yazı tahsilini tamamlayıncaya kadar Nuruosmaniye'deki hat mektebine devam etti. 1314/1896'da hocası Arif Efendi ile Reisülhattatîn Muhsinzade Abdullah Hamdi Bey'den sülüs ve nesih yazılarında icazet aldı. Daha önce Karinabadlı Hasan Hüsnü Efendi'den nesta'lik yazısını meşkederek 1312/1894'te ondan da icazet almıştı. Zamanın celî üstadı Sami Efendi'nin Horhor'daki evinde yapılan san'at sohbetlerine devam ederek celî-sülüs, celî nesta'lik yazılarının inceliklerini öğrendi. Kabiliyetinin yanında disiplinli bir hat öğrenimi de gören Aziz Efendi, Şevkî Efendi yoluyla yazıya kendine has bir şive katarak san'at sahasında şahsiyetini ortaya koydu. Emsali arasında "serîü'l-kalem" namıyla şöhret buldu. Divanî, reyhani, muhakkak, tevkî', nesta'lik, rika', rik'a yazılarının bütün inceliklerini bilir ve yazardı. Revnakoğlu "Aziz Efendi rik'a yazar gibi sür'atle sülüs, nesih ve nesta'lik yazardı. İstanbul'da yazısı en çok görülen bi zattı." diyor. Bilhassa celî-sülüs yazılarının istif ve terkîbinde son derece mahîr olup, çok güzel tuğra resmederdi. Eserlerine önceleri Abdülaziz Eyyubî ve Aziz, daha sonra ise Şeyh Mehmed Abdülaziz er-Rifaî şeklinde imza memûriyete 13121/895'da Meclis-i İdare-i Emval-i Eytam Kitabeti'nde başladı. 1319/1903'te görevi Mektûbî-i Meşîhat-i Ulya Kalemi Ketebesi'ne nakledildi. Bu arada Şehrî Ahmed Efendi'nin derslerine devam ederek ilmiye icazetnamesi aldı. Ayrıca Özbekler Tekkesi Şeyhi Edhem Efendi'den ebrû san' atını öğrendi. Bir müddet sonra yazısının güzelliği ve ahlakî olgunluğu sebebiyle Ma'rûzat-ı Mühimme Kitabeti'ne terfi etti ve kendisine gümüş liyakat madalyasıyla dördüncü dereceden Mecîdî nişanı verildi. Bu görevinin yanında Medresetü'l-kudat'ta ve Mahmudiye Rüşdiyesi'nde yazı hocalığı yaptı, meşîhat dairesi memurlarına da nesta'lik dersi verdi. Bu sırada Ümm-i Kenan Dergahı Şeyhi Ken'an Rifaî'ye intisap ederek 1910 yılında ondan hilafet Mısır Meliki 1. Fuad kendi adına bir Kur'an-ı Kerîm yazdırmak isteyince, ehil bir hattat seçmek üzere, Mısır nakîbüleşrafı Muhammed Ali Biblavî'yi hat üstatlarının merkezi İstanbul'a gönderdi. Biblavî, önce Medresetü'l-hattatîn'de Türk hattatlarıyle tanıştı ve yazılarını inceledi. Tavsiye üzerine Bab-ı Meşîhat'ta Aziz Efendi'yi de ziyaret ederek eserlerini gördü. Bu inceleme ve araştırmaları sonunda, Aziz Efendi'nin aradığı evsafta muktedir bir hattat olduğuna karar verdi. Aziz Efendi, 1922 yılında Mısır hükümetinin isteği, Mısır ve İstanbul İngiliz işgal kuvvetleri yüksek komiserliğinin aracılığı ile resmen Mısır'a davet edildi. Görevli bulunduğu Meşîhat dairesinin 14 Muharrem 1341 6 Eylül 1922 tarih ve 107 sayılı yazısı ile beş ay izinle Kahire'ye gitti. "Melik Fuad nüshası" olarak bilinen Mushaf-ı Şerîf'i burada Ezher ulemasının kontrolüyle resm-i Osmanî üzere altı ayda yazdı. Bunun tezhîbi de kendisinden istenince izni beş ay daha uzatıldı. Aziz Efendi'nin İslam yazılarındaki üstünlüğünü ve kudretini gören Melik I. Fuad, ülkesinde yok olmaya yüz tutmuş olan hat san' atını canlandırmak için ondan Kahire'de bir hat mektebi açmasını istedi. Aziz Efendi melîkin bu teklîfini kabul etti ve ailesini de yanına alarak Kahire'ye yılı sonlarında Kahire'de Medresetü tahsîni'l-hutûti'l-melekiyye adiyle bir mektep kurularak Halilağa Medresesi'ne bağlanmıştı. Bu mektebin büyük bir ilgi görmesi üzerine, Melîk ikinci bir hat medresesi açılmasını emretti. Bunun üzerine Aziz Efendi 1341/1923 yılı başlarında Şeyh Salih Erkek Medresesi'nde yeni bir hat mektebi kurdu. Her iki mektebin hem müdürlüğünü hem de hat hocalığını yaptı. Önce Melik I. Fuad'ın hususî evkaf dîvanına bağlanan, daha sonra eğitim bakanlığına devredilen bu hat medreselerinin kurulması, Mısır kültür ve san'atı bakımından oldukça önemli, hatta tarihî bir eskiden beri İslam dünyasının önemli kültür merkezlerinden biri olması sebebiyle buraya çeşitli İslam ülkelerinden ilim ve san'at öğrenmek üzere binlerce genç bu hat medreselerinden de istifade ederek memleketlerine dönmüşler, kendi ülkelerinde klasik Türk hat üslûbunun yayılmasını sağlamışlardır. Bunda Aziz Efendi'nin Kahire'deki on bir yıllık hocalığının önemli bir rolü olduğu aşikardır. Aziz Efendi san'at çalışmalarından artakalan vaktini mevlevîhanede irşad halkasına girenleri manen yetiştirmekle Efendi, Kahire'nin havası sağlığına iyi gelmediği için Nisan 1933'te Mısır hükûmetinden emekliliğini isteyerek İstanbul' a döndü. 16 Ağustos 1934' te vefat etti ve Edirnekapı Mezarlığı'na boyunca büyük bir gayretle çalışmış olan Aziz Efendi, Kahire ve İstanbul' da pek çok talebe yetiştirmiştir. Kahire'de icazet verdiği talebeleri arasında Tahir el-Kürdî, Muhammed Ali Mekkavî, Muhammed Efendi eş-Şehhat, Muhammed Ahmed Abdü'l-al, Rızk Mûsa, Abdülkadir Efendi, Abdürrazık Salim ve Abdurrahman Hafız, Arap aleminin önde gelen hattatlarıdır. İstanbul' da icazet verdiği talebeleri içinde de Mahmut Bedreddin Yazır ve Ömer Vasfî, Türk hat san' atında önemli yeri olan Efendi hat sahasında güzel eserler bırakmıştır. Bunlar arasında on iki Mushaf-ı Şerif onun en önemli eserlerindendir. O tarihte bu mushaflardan biri Afganistan emîrinde, biri de Hidiv Abbas Hilmi Paşa'nın validesinde idi. Melik I. Fuad için yazdığı Kur'an-ı Kerîm, 1952 ihtilalinden sonra, Kahire İslam Eserleri Müzesinde muhafaza edilmektedir. İki Mushaf-ı Şerîf İstanbul'da damadı Ekrem Hakkı Ayverdi'nin kurduğu Kubbealtı Kültür ve San'at Vakfı Ekrem Hakkı Ayverdi Hat Koleksiyonu'nda bulunmakta, diğerlerinin ise nerede olduğu bilinmemektedir. Hutût-ı mütenevvia ile yazdığı yedi büyük hilye de hat san'atındaki kudretini gösteren önemli eserleridir. Bu hilyelerden biri yine aynı vakfın hat koleksiyonunda, biri İstanbul'da Ümm-i Kenan Dergahı'nda, biri de Emin Barın hat koleksiyonunda bulunmaktadır. Hayatının en olgun dönemine rastlayan Kahire'deki hocalığının bugün Arap aleminde hat san'atının klasik yazı formlarının bozulmadan günümüze ulaşmasında ve ilerlemesinde önemli ölçüde roloynadığı kabul edilmektedir. Yirmiyi aşkın sülüs-nesih ve nesta'lik meşk albümü ile nesta'lik hatla yazdığı Kasîdetü'l-bürde ve sülüs-nesih el-Kasîdetü'n-nûniyye Kahire'de yayımlanmıştır 1343/1924. Ayrıca Bursa Ulu Camii'nde iki, İstanbul'da Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde 116 parça levhası ile, özellikle Ekrem Hakkı Ayverdi Koleksiyonu'nda çeşitli yazı örnekleri ve levhaları

seyyid ahmed er rufai kerametleri