ðüýøø@ ÿÿ p ° ÖYB62ž51 Ô- 1ò‘¾nÄ? éR#‡Â„ )·.¡ ¨ #Q S?˜§ pò»Ä‰ŸÞw ’‡ RÔÄÔHôÇ™ÖMJ ʽP& *Ë" €¶þ Eë Î
2 Arabic letters form words by connecting them together. 3- Arabic Alphabet is written and read from right to left. 4- Arabic Letters' writing has three forms: initial, medial, and final i.e. different in shape according to their position. 5- Letters in isolation and final are mostly the same in shape.
MeRYeMSüReSi: 1/11 BismillahirRahmanirRahim 1. Kef ha ya ayn sad 2. Zikru rahmeti rabbike abdehu zekeriyya 3. İz nada rabbehu nidaen hafiyya 4. Kale rabbi innı vehenel azmü minnı veştealer
1¼œ ë ª»Ý™œqnyó x›=† #CÜTÖÍ ^» ÅDià/]~‘©¶OìN&DÏõ”F >y ®õ Ö Ó5 æÁ|WOP’ÿw7ØÆ %5uPô½ 3$ ŒÚ4 J¥ŸbÛ?s;È û
Kef ha ya ayn sad zikru rahmeti rabbike abdehü zekeriyya aleyke ya rabbi ve es’elüke bi hakkı bi hurmeti Bismillahir rahmanir rahıym. Ta ha ma enzelna aleykel kur’ane le teşka. Aleyke ya rabbi ve es’elüke bi hakkı bi hurmeti Bismillahir rahmanir rahıym.
ÐÏࡱ á> þÿ þÿÿÿ ÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿ
eoG4E. Meryem suresi genel olarak tevhid inancının doğruluğundan ve peygamberlik müessesesinin gerçekliğinden bahsetmektedir. Zekeriyyâ olmasına rağmen– oğlu Yahyâ'nın dünyaya gelmesi, Hz. Meryem'in –Allah'ın bir mûcizesi olarak– Hz. Îsâ'yı babasız olarak dünyaya getirmesi, Hz. İbrâhim,Hz. Hârûn,Hz. Mûsâ ve diğer bazı peygamberlerin hak dini olan İslama davet yolunda harcadıkları çaba anlatılmaktadır. Bu kıssaları ve mucizeleri merak eden insanlar da internette - Meryem suresi Türkçe ve Arapça okunuşu, Meryem suresi Türkçe meali anlamı, Meryem suresi tefsiri nedir?- gibi soruları araştırmaktadır. Biz de bu sorulara cevaplar derledik. İşte SURESİ TÜRKÇE ha ya ayn rahmeti rabbike abdehu nada rabbehu nidaen rabbi innı vehenel azmü minnı veştealer ra'sü şeybev ve lem eküm bi düaike rabbi innı hıftül mevaliye miv veraı ve kanetimraetı akıran feheb lı mil ledünke ve yerisü min ali ya'kube vec'alhü rabbi zekeriyya inna nübeşşiruke bi ğulaminismühu yahya lem nec'al lehu min kablü rabbi enna yekunü lı ğulamüv ve kanetimraeti akırav ve kad belağtü minel kiberi kezalik kale rabbüke hüve aleyye heyyinüv ve kad halaktüke min kablü ve lem tekü şey' rabbic'al lı ayeh kale ayetüke ella tükellimen nase selase leyalin harace ala kavmihı minel mıhrabi fe evha ileyhim en sebbihu bükratev ve yahya huzil kitabe bi kuvveh ve ateynahül hukme hananem mil ledünna ve zekah ve kane berram bi valideyhi ve lem yekün cebbaran selamün aleyhi yevme vülide ve yevme yemutü ve yevme yüb'asü fil kitabi meryem izintebezet min ehliha mekanen min dunihim hıcaben fe erselna ileyha ruhana fe temessele leha beşaren innı euzü bir rahmani minke in künte innema ene rasulü rabbiki li ehebe leki ğulamen enna yekunü li ğulamüv ve lem yemsesnı beşeruv ve lem ekü kezalik kale rabbüki hüve aleyye heyyin ve li nec'alehu ayetel linnasi ve rahmetem minna ve kane emram hamelethü fentebezet bihı mekanen ecaehel mehadu ila ciz'ın nahleh kaletya leytenı mittü kable haza ve küntü nesyem nadaha min tahtiha ella tahzenı kad ceale rabbüki tahteki hüzzı ileyki bi ciz'ın nahleti tüsakıt aleyki rutaben külı veşrabı ve karrı ayna fe imma terayinne minel beşeri ehaden fe kulı innı nezertü lir rahmani savmen fe len ükellimel yevme etet bihı kavmeha tahmilüh kalu ya meryemü le kad ci'ti şey'en uhte harune ma kane ebukimrae sev'iv ve ma kanet ümmüki eşarat ileyhi kalu keyfe nükelimü men kane fil mehdi innı abdüllahi ataniyel kitabe ve cealenı cealenı mübaraken eyne ma küntü ve evsanı bis salati vez zekati ma dümtü berram bi validetı ve lem yec'alnı cebbaran aleyye yevme vülidtü ve yevme emutü ve yevme üb'asü ıysebnü meryem kavlel hakkıllezı fıhi kane lillahi ey yettehıze miv veledin sübhaneh iza kada emran fe innema yekulü lehu küm fe innellahe rabbı ve rabbüküm fa'büduh haza sıratum ahzabü mim beynihim fe veylül lillezıne keferu mim meşhedi yevmin ve ebsır yevme ye'tunena lakiniz zalimunel yevme fı dalalim enzirhüm yevmel hasrati iz kudıyel emr ve hüm fı ğafletiv ve hüm la yü' nahnü nerisül erda ve men aleyha ve ileyna fil kitabi ibrahım innehu kane sıddıkan kale li ebıhi ya ebeti lime ta'büdü ma la yesmeu ve la yübsıru ve la yuğnı anke şey' ebeti innı kad caenı minel ılmi ma lem ye'tike fettebı'nı ehdike sıratan ebeti la ta'büdiş şeytan inneş şeytane kane lir rahmani ebeti ninı ehafü ey yemesseke azabüm miner rahmani fe tekune liş şeytani erağıbün ente an alihetı ya ibrahım leil lem tentehi le ercümenneke vehcürnı selamün aleyk se estağfiru leke rabbı innehu kane bı a'tezilüküm ve ma ted'une min dunillahi ve ed'u rabbı asa ella ekune bi düai rabbı ve ma ya'büdune min dunillahi vehebna lehu ishaka ve ya'kub ve küllen cealna vehebna lehüm mir rahmetina ve cealna lehüm lisane sıdkın fil kitabi musa innehu kane muhlesav ve kane rasulen nadeynahü min canibit turil eymeni ve karrabnahü vehebna lehu mir rahmetina ehahü harune fil kitabi ismaıyle innehu kane sadikal va'di ve kane rasulen kane ye'müru ehlehu bis salati vez zekati ve kane ınde rabbihı fil kitabi idrıse innehu kane sıddıkan rafa'nahü mekanen en'amellahü aleyhim minen nebiyyıne min zürriyyeti ademe ve mimmen hamelna mea nuhıv ve min zürriyyeti ibrahıme ve israıle ve mimmen hedeyna vectebeyna iza tütla aleyhim ayatür rahmani harru süccedev ve halefe mim ba'dihim halfün edaus salate yettebeuş şehevati fe sevfe yelkavne men tabe ve amene ve amile salihan fe ülaike yedhulunel cennete ve la yuzlemune şey' adninilletı veader rahmanü ıbadehu bil ğayb innehu kane va'dühu me' yesmeune fıha bükratev ve cennetülletı nurisü min ıbadina men kane ma netezzelü illa bi emri rabbik lehu ma beyne eydına ve ma halfena ve ma beyne zalik ve ma kane rabbüke nesiyya 58. Ayet secde ayetidir. semavati vel erdı ve ma beynehüma fa'büdhü vastabir li ıbadetih hel ta'lemü lehu yekulül insanü e iza ma mittü le sevfe uhracü ve la yezkürul insanü enna halaknahü min kablü ve lem yekü şey' ve rabbike le nahşürannehüm veş şeyatıyne sümme le nuhdırannehüm havle cehenneme lenenzianne min külli şıatin eyyühüm eşeddü aler rahmani le nahnü a'lemü billezıne hüm evla biha im minküm illa varidüha kane ala kabbike hatmem nüneccillezınet tekav ve nezeruz zalimıne fıha iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin kalellezıne keferu lillizıne amenu eyyül ferıkayni hayrum mekamev ve ahsenü kem ehlekna kablehüm min karnin hüm ahsenü esasev ve ri' men kane fid dalaleti felyemdüd lehür rahmanü medda hatta iza raev ma yuadune immel azabe ve immes saah fe seya'lemune men hüve şerrum mekanev ve ad'afü yezıdüllahüllezınehtedev hüda vel bakıyatüs salihatü hayrun ınde rabbike sevabev ve hayrum fe raeytellezı kefera bi ayatina ve kale leuteyenne malev ve ğaybe emittehaze ınder rahmani senektübü ma yekulü ve nemüddü lehu minel azabi nerisühu ma yekulü ve ye'tına min dunillahi alihetel li yekunu lehüm seyekfürune bi ıbadetihim ve yekunune aleyhim lem tera enna erselneş şeyatıyne alel kafirıne teüzzühüm la ta'cel aleyhim innema neuddülehüm nahşürul müttekıyne iler rahmani nesukul mücrimıne ila cehenneme yemlikuneş şefaate illa menttehaze ınder rahmani kalittehazer rahmanü kad ci'tüm şey'en semavatü yetefettarne minhü ve tenşekkul erdu ve tehırrul cibalü deav lirrahmani ma yembeğıy lir rahmani ey yettehıze küllü men fis semavate vel erdı illa atir rahmani kad ahsahüm ve addehüm küllühüm atıhi yevmel kıyameti amenu ve amilus salihati se yec'alü lehümür rahmanu innema yessernahü bi lisanike li tübeşşira bihil müttekıyne ve tünzira bihı kavmel kem ehlekna kablehüm min karn hel tühussü minhüm min ehadin ev temeu lehüm rikzaMERYEM SURESİ TÜRKÇE MEALİ1- Bu, rabbinin Zekeriyyâ kuluna lutfettiği rahmetin Hani o, alçak sesle rabbine "Rabbim!" demişti, "Benim kemiklerim zayıfladı, saçlarım ağardı. Rabbim! Ben sana ettiğim dualarda hiç eli boş Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum; karım da kısırdır. Tarafından bana yerimi alacak bir halef ver; o, Ya'kub hânedanına da vâris olsun; rabbim, onu rızana erdir!"7- Allah buyurdu ki "Ey Zekeriyyâ! Biz sana Yahyâ adında bir oğul müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermedik."8- Zekeriyyâ, "Rabbim!" dedi. "Karım kısır olduğu, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir?"9- "Orası öyle" dedi ve buyurdu ki rabbin "O bana kolaydır; daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım."10- Zekeriyyâ, "Rabbim! Öyle ise bana bir işaret ver" dedi. Allah, "Sana işaret, tam üç gün insanlarla konuşamamandır" Bunun üzerine Zekeriyyâ, mâbedden kavminin karşısına çıkarak onlara, özel bir işaret diliyle, "Sabah akşam Allah'ı tesbih edin" "Ey Yahyâ! Kitaba var gücünle sarıl!" dedik ve ona henüz çocukken hikmeti Ayrıca katımızdan ona şefkat ve ruh temizliği de verdik. O, kötülükten çok sakınan Anne babasına çok iyi davranırdı; zorba ve âsi Doğduğu gün, öleceği gün ve yeniden hayata döndürüleceği gün ona selâm Kitapta Meryem'i de okuyup an. Hani o, evinden ayrılarak doğu tarafında bir yere Onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, ona ruhumuzu gönderdik; ruh ona tam bir insan şeklinde Meryem, "Beni senden koruması için çok esirgeyici olan Allah'a sığınıyorum! Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen bana dokunma" Melek, "Ben ancak sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamak için rabbin tarafından gönderilmiş bir elçiyim" Meryem, "Ben iffetsiz olmadığım ve bana bir erkek eli bile değmediği halde nasıl çocuğum olur?" Melek cevap verdi "Orası öyle; ancak rabbin buyurdu ki O bana kolaydır. Biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, kararlaştırılmış bir iştir."22- Derken Meryem ona hamile kaldı, işte bu sebeple karnında bebeği ile uzak bir yere Sonra doğum sancısı onu bir hurma ağacının dibine getirdi. Meryem, "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!" Aşağısından biri ona şöyle seslendi "Tasalanma! Rabbin senin altında bir su kaynağı Şu hurma ağacını da kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma Ye iç, gözün aydın olsun! İnsanlardan birini görürsen de ki Ben, çok esirgeyici olan Allah'a adakta bulundum; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım."27- Sonra çocuğu kucağına alarak topluluğuna getirdi. Dediler ki "Ey Meryem! Gerçekten sen çirkin bir şey yaptın!28- Ey Hârûn'un kız kardeşi! Baban kötü bir adam, annen de iffetsiz değildi."29- Bunun üzerine Meryem çocuğu işaret etti. "Beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?" Cevabı çocuk verdi "Ben Allah'ın kuluyum; O bana kitap verdi ve beni peygamber Nerede olursam olayım, o beni kutlu ve bereketli kıldı; yaşadığım sürece bana namazı, zekâtı ve anneme saygılı olmayı emretti; beni zorba ve isyankâr Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden hayata döndürüleceğim gün esenlik benimle olacaktır."34- İşte Meryem oğlu Îsâ bu; şüpheye düşüp tartıştıkları konuda gerçek söz de Allah'ın bir evlât edinmesi olacak şey değildir. O, bundan münezzehtir. Bir işe karar verdiği zaman ona sadece "ol!" der, hemen Îsâ şunu da söyledi "Muhakkak ki Allah, benim de rabbim, sizin de rabbinizdir. O halde O'na kulluk edin, doğru yol budur."37- Sonra gruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler. Büyük güne ulaşıldığında, vay o inkârcıların haline!38- Onlar, bizim huzurumuza çıkacakları gün öyle bir işitirler ve öyle bir görürler ki! Ne var ki o zalimler bugün tam bir sapkınlık için Sen onları pişmanlık günü hakkında uyar; o gün onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz iman etmemişken iş olup Yeryüzü ve onun üzerindekiler sonunda yalnız bize kalır ve hepsi bize Bu kitapta İbrâhim'i de okuyup an! Kuşkusuz o, özü sözü doğru bir insan, bir Bir gün babasına şöyle demişti Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın?43- Babacığım! Sana gelmeyen bir bilgi hakikaten bana geldi, bu sebeple bana uy ki seni düz yola Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, rahmânın buyruğuna Babacığım! Allah'ın azabına uğramandan ve böylece şeytanın yandaşı olmandan Babası "Ey İbrâhim! Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlatırım; şimdi uzun bir süre gözüme görünme!" İbrâhim şöyle dedi "Esen kal! Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok Sizden de Allah'ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve rabbime niyaz ediyorum. Umudum odur ki rabbime niyazımdan eli boş dönmeyeceğim."49- Nihayet İbrâhim onlardan ve Allah'ın dışında taptıklarından uzaklaşınca, biz ona İshak ve Ya'kub'u bahşettik, her birini peygamber Onlara da rahmetimizden bağışlarda bulunduk ve onlara hak ettikleri yüksek bir övgü ile anılmayı nasip Bu kitapta Mûsâ'yı da okuyarak an. Gerçekten o ihlâslı biriydi, Ona Tûr'un sağ tarafından seslendik ve onu fısıldaşırcasına kendimize Rahmetimizin bir sonucu olmak üzere kardeşi Hârûn'u da bir peygamber olarak onun yanına Bu kitapta İsmâil'i de okuyup an. O gerçekten sözüne sadıktı; Halkına namazı ve zekâtı emrederdi ve rabbinin rızâsına Kitapta İdrîs'i de okuyarak an. Hakikaten o, pek doğru bir insandı ve bir Onu üstün bir konuma İşte bunlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu,dem'in soyundan gelen peygamberler; Nûh ile birlikte gemide taşıdıklarımız, İbrâhim ve İsrâil'in Ya'kub soyundan gelenler ve doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerden olup, kendilerine Rahmân'ın âyetleri okunduğunda ağlayarak ve secde ederek yere Sonra bunların ardından artık namazı kılmayan ve nefsânî arzulara uyan bir nesil geldi. Bunlar elbette azgınlıklarının cezasını Ancak tövbe eden, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler böyle değildir. Bunlar hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın cennete; çok esirgeyici olan Allah'ın, kullarına vaad ettiği, onların idraklerini aşan adn cennetlerine gireceklerdir. Şüphesiz O'nun vaadi yerine Orada boş söz işitmezler, kendilerine yalnız esenlikler dilenir. Orada, sabah akşam rızıkları Kullarımızdan takvâ sahibi kimselere vereceğimiz cennet işte Melek dedi ki "Biz ancak rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir. Senin rabbin unutkan değildir."65- O göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin rabbidir. Şu halde O'na sabır ve sebatla kulluk et. O'nun adını almaya lâyık başka birini biliyor musun?66- İnsan, "Ben öldükten bir süre sonra sahiden yeniden hayata döndürülecek miyim?" İnsan düşünmez mi ki, daha önce hiçbir şey değilken biz onu yaratmışızdır?68- Rabbine andolsun ki onları muhakkak şeytanlarla birlikte mahşerde toplayacağız; sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş vaziyette hazır Sonra her gruptan, Rahmân'a en çok âsi olanlar hangileri ise çekip Sonra ateşi boylamayı hak edenleri elbette en iyi biz İçinizden, oraya varmayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, rabbinin kesinleşmiş bir Sonra biz kötülükten sakınanları cehennemden esirgeriz; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada Kendilerine âyetlerimiz açıkça okunduğu zaman inkâr edenler iman edenlere, "İki topluluktan hangimizin konumu daha üstün ve mensupları daha iyi?" diye Oysa onlardan önce de daha varlıklı ve daha gösterişli olan nice nesiller helâk De ki "Kim sapkınlık içinde ise dilerim Rahmân ona süre versin!" Sonunda kendilerine vaad olunanı; azabı veya kıyameti gördükleri zaman, konumu daha kötü, askeri daha zayıf olanın kim olduğunu Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini güçlendirir. Kalıcı olan iyilikler, rabbinin katında hem mükâfat bakımından daha hayırlı, hem de sonuç bakımından daha inkâr eden ve "Mutlaka bana mal ve evlât verilecektir" diyen adamı gördün mü!78- O, gaybı mı biliyor, yoksa Allah'ın katından bir söz mü aldı?79- Kesinlikle hayır! Biz onun söylediklerini yazacağız ve cezasını uzattıkça Onun sözünü ettiği şeyler sonunda bize kalacak, kendisi de tek başına bize Onlar kendilerine bir itibar ve güç vesilesi olsun diye Allah'tan başka tanrılar Hayır, hayır! O putlar onların ibadetini tanımayacaklar ve kendilerine hasım Görmedin mi? Biz, inkârcıların üzerine kendilerini isyana itip duran şeytanları Öyle ise onlar hakkında acele etme; biz onların günlerini Gün gelecek, takvâ sahiplerini seçkin konuklar olarak rahmânın huzurunda toplayacağız;86- Günahkârları da suya götürülen sürü gibi cehenneme süreceğiz;87- O gün Rahmân'ın katında söz ve izin alandan başkasının şefaat hakkı "Rahmân çocuk edindi" Hakikaten çok çirkin bir iddia ortaya Öyle ki bundan dolayı neredeyse gökler çatlayacak, yer ortasından yarılacak, dağlar yıkılıp çökecek!91- Çünkü Rahmân'a çocuk Halbuki çocuk edinmek Rahmân'ın şanına Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, Rahmân'a birer kul olarak O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit Bunların hepsi de kıyamet gününde Allah'ın huzuruna tek başına İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara gelince, rahmân onlar için gönüllerde bir sevgi Biz Kur'an'ı senin dilinle kolay anlaşılır kıldık ki günahtan sakınanları onunla müjdeleyesin ve inatla direnenleri de onunla uyarasın!98- Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Sen, onların herhangi birinden bir varlık emâresi hissediyor veya cılız da olsa bir ses işitiyor musun?MERYEM SURESİ TEFSİRİAYETBazı sûrelerin başında bulunan bu harflere "hurûf-i mukattaa" adı verilmektedir bilgi için bk. Bakara 2/1.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 5882-4. AYETZekeriyyâ aleyhisselâm, İsrâiloğulları'na gönderilmiş son peygamberlerden biridir. Ancak kendisine müstakil bir kitap verilmemiş, Hz. Mûsâ'nın şeriatıyla amel etmiştir. Kaynaklarda, Hz. Meryem'in teyzesinin kocası ve Beyt-i Makdis'in yöneticisi olduğu, Tevrat nüshalarını yazarak çoğalttığı bildirilmektedir bilgi için İmrân 3/37-41.Duanın, emreder gibi ve yüksek sesle değil, mütevazı bir şekilde alçak sesle ve yalvarıp yakararak yapılması onun âdâbına daha uygun olduğu için alçak sesle dua ettiği belirtilen Hz. Zekeriyyâ, kendisinden sonra akrabalarının toplum önderi olma ve Allah'ın dinini yayma hususunda zaaf göstereceklerinden endişe etmiş; bu sebeple de duasında kendisine ve Ya'kub İsrâil soyuna halef ve mirasçı olmak ve davetini sürdürmek üzere iyi ahlâklı, yetenekli ve âdil insan olacak bir halef lutfetmesini Allah'tan niyaz etmiştir. Zira o, bütün olumsuz şartlara rağmen Allah'tan ümit kesilmemesi gerektiğini Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 588-5895-6. AYET"Halef" diye tercüme ettiğimiz velî kelimesi, kişinin "yakını, dostu, arkadaşı, yardımcı ve destekçisi" demektir aynı zamanda Allah'ın isimlerinden olan velî kelimesinin diğer anlamları için bk. Bakara 2/257; Mâide 5/51; En'âm 6/14; A. Saim Kılavuz, "Velî", İFAV Ans., IV, 456; Hamza Aktan, "Velâyet", İFAV Ans., IV, 453."Yakınlar" anlamı verdiğimiz mevâlî kelimesi mevlâ kelimesinin çoğulu olup "kişiye vâris olan yakın akrabaları" mânasına gelir. Hz. Zekeriyyâ, halef istemesinin gerekçesini de açıklarken, övünmek veya faydalanmak için değil, dini tebliğ etmek gibi yüce bir gaye için halef istediğini ifade etmiştir. Başka âyetlerde bildirildiğine göre Zekeriyyâ şu duaları da yapmıştır "Rabbim! Bana tarafından temiz bir nesil ihsan eyle. Kuşkusuz sen duayı işitensin!" l-i İmrân 3/38. "Rabbim! Geride kalanların en hayırlısı sensin, yine de sen beni yalnız çocuksuz bırakma! " Enbiyâ 21/89.Bazı tefsirlerde Zekeriyyâ'nın hem mülküne hem de ilmine ve peygamberliğine mirasçı olacak sâlih bir çocuk istediği söylenmişse de Hz. Peygamber'in, "Biz peygamberler miras bırakmayız, bıraktığımız sadakadır" Buhârî, "Humus", 1; "Megâzî", 14, 38 anlamındaki hadisi dikkate alındığında peygamberlerin mal ve servetleri için mirasçı istemeyecekleri anlaşılır. Hz. Zekeriyyâ'nın "Tarafından bana yerimi alacak bir halef ver; o, Ya'kub hânedanına da vâris olsun" ifadesi de bu mânayı destekler. Burada Ya'kub hânedanına vâris olmaktan maksat onların mallarına mirasçı olmak değil, Hz. Ya'kub'un soyu olan İsrâiloğulları'nın misyonuna, peygamberliğin geride bıraktığı geleneğe ve ahlâka vâris olmak ve onların gittiği doğru yolu takip göre âyetlerin zâhirinden peygamberlere mirasçı olunabileceği anlaşılmaktadır. Ona göre başka bir âyetteki Neml 27/16 ifade bu anlamı desteklemektedir ve yukarıdaki hadiste Resûlullah bütün peygamberleri değil, sadece kendisini kastetmiştir bk. XVI, 66. Nitekim Hz. Ömer de "Resûlullah bu sözüyle kendisini kastediyor" demiştir Buhârî, "Fardu'l-humus", 1.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 5897. AYETYüce Allah, Hz. Zekeriyyâ'nın duasını kabul etti ve Yahyâ adında bir oğlunun olacağını ona müjdeledi krş. Enbiyâ 21/90.yette geçen "semiyy" kelimesi hem "isimlendirilmiş" hem de "benzer" mânasına gelir. Birinci mânaya göre âyet Yahyâ adının daha önce kimseye verilmediğini ifade eder; ikinci mânaya göre ise, Yahyâ'nın benzeri bir oğulun kimseye verilmediği anlamına gelir. Tefsirciler, böyle bir anlayış Yahyâ'nın, kendisinden önceki Hz. İbrâhim ve Hz. Mûsâ gibi büyük peygamberlerden de üstün olmasını gerektireceği için birinci mânayı tercih etmişlerdir Şevkânî, III, 363. Bununla birlikte Yahyâ'daki bazı özellikleri birlikte taşıyan bir peygamber daha önce gelmemiştir. Bu özellikler, onun ihtiyar bir baba ile kısır ve yaşlı bir anneden dünyaya gelmesi, Yahyâ adının ondan önce hiç kimseye verilmemiş olması, çocukluğunda ona "hikmet" peygamberlik veya kutsal kitabı anlama yeteneği verilmesi bk. âyet 12 şeklinde açıklanmaktadır. Bir başka âyette efendi ve peygamber olarak nitelenmiş; haramdan sakınmada güçlük çekmemesi için Allah ona özel bir lutufta bulunmuş, onu iffet ve zühd sahibi kılmış, Hz. Îsâ'nın risâletinin müjdecisi olmuştur İmrân 3/39. Bununla beraber bu meziyetler onun mutlak mânada en üstün peygamber olduğunu değil, anılan niteliklerden dolayı farklı olduğunu ifade Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 5908-10. AYETHz. Zekeriyyâ özellikle çocuk değil, kendisine mânen vâris olacak bir halef istemişti, Allah çocuk vereceğini müjdeleyince sevinmiş ve şaşkınlığını ifade etmiştir. Alâmet olarak sapasağlam olmasına rağmen, üç gece insanlarla konuşamayacağı hususu,l-i İmrân sûresinde ise insanlarla üç gün, işaretten başka bir şekilde konuşamayacağı şeklindedir. Şu halde burada geceler gündüzleriyle birlikte,l-i İmrân'da ise günler geceleriyle birlikte kastedilmektedir. Aynı zamanda işaretle konuşabileceği de bildirilmiş ve sabah akşam Allah'ı çokça zikretmesi emredilmiştir bu konuda ayrıca İmrân 3/41.Şüphesiz ki kâinatı yoktan var eden,dem'i topraktan yaratan o yüce kudret için ihtiyar ana babadan bir çocuk dünyaya getirmek zor bir şey değildir. Zira o, bir şeyi yaratmak istediği zaman "ol" der, hemen oluverir bk. Yâsîn 36/82.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 59011. AYETMâbed diye tercüme ettiğimiz mihrâb, "özel ibadet yeri" anlamına gelmektedir. Burada Zekeriyyâ'nın özel ibadet ve dualarını yaptığı yeri ifade eder; Zekeriyyâ özel ibadetlerini burada yapar, toplu ibadet için Beyt-i Makdis'e çıkardı ayrıca İmrân 3/37. Kendisine bir oğlu olacağına dair müjde burada verilmiştir. Bunun üzerine Zekeriyyâ, Beyt-i Makdis'teki ibadet yerinden çıkarak halkın yanına gelmiş ve işaret yoluyla onlardan sabah akşam Allah'ı anmalarını, O'nu tesbih etmelerini Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 59112. AYETYahyâ'ya herhangi bir kitap indirilmemiş, ancak Hz. Mûsâ'ya indirilmiş olan Tevrat'ı iyi anlayıp onunla amel etmesi emredilmiştir. Şevkânî, Yahyâ'ya daha çocukken verilen hikmeti, "kendisine sımsıkı sarılması emredilen kitabı kavrama, dinî hükümleri anlama yeteneği" şeklinde açıklamış ve aynı kelimeye "ilim, bildiğiyle amel etme, peygamberlik, akıl" gibi anlamların da verildiğini belirtmiştir III, 366.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 591-59213-14. AYETAllah Teâlâ Yahyâ'yı temiz bir fıtrat sahibi olarak yaratmıştır. O, insanlara karşı son derecede şefkatli, Allah'a karşı saygılı, dinine bağlı, ana-babasına iyilik eden, insanların hukukunu gözeten, zorbalık ve isyankârlık gibi kötü vasıflardan uzak bir insandı. Nitekim başka bir âyet-i kerîmede onun, Allah'ın kitabını tasdik eden, iffetli, asil ve sâlih bir peygamber olduğu ifade buyurulmuştur l-i İmrân 3/39.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 59215. AYETYukarıdaki âyetlerde Hz. Yahya'nın yedi erdemi sıralanmıştır. 1. Hikmet sahibi, 2. şefkatli, 3. temiz ruhlu, 4. takva sahibi, 5. ana babasına saygılı, 6. zorbalıktan uzak, yapmaz. Bu güzel vasıfları sebebiyle Yahyâ, Allah'ın övgüsüne mazhar olmuş ve bütün bu hallerde yani dünyaya gelirken, dünyadan giderken ve kıyamet gününde kabirden kalkarken Allah'ın inâyetinin onunla beraber olacağı bildirilmiştir l-i İmrân 3/39.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 59216-21. AYETMûcizevî olaylarla dolu olan Meryem sûresinin başlangıcında bir giriş olarak Zekeriyyâ aleyhisselâm ile oğlu Yahyâ'nın kıssaları kısaca anlatıldıktan sonra, bu bölümde sûrenin asıl konusu olan Hz. Meryem'e geçilmektedir. Bu kıssa öncekinden daha ilginçtir. Çünkü öncekinde kısır ve ihtiyar bir kadının, yaşlı da olsa eşinden bir çocuk dünyaya getirmesi söz konusu idi. Burada ise bâkire bir kızın bir erkekle birleşmeden çocuk dünyaya getirmesi anlatılmaktadır. Daha ana rahminde iken annesi tarafından mâbede adanmış olan Hz. Meryem, çocukluğundan itibaren mâbedin doğu yönünde tenha bir köşede bulunuyor ve vaktini ibadetle geçiriyordu. İnsanlar tarafından rahatsız edilmeden kendini tam anlamıyla ibadet ve tefekküre verebilmesi için bulunduğu yeri bir perde ile ayırmıştı. 16. âyette ifade edilen doğu tarafından maksat Kudüs'teki Beyt-i Makdis'in doğu 17. âyette Allah tarafından gönderildiği bildirilen "ruh"un Cebrâil olduğu kanaatindedirler İbnşûr, XVI, 80. Hz. Meryem bu yalnızlık köşesinde mâbedde veya evinde bulunduğu bir sırada yüce Allah ona çocuk bağışlamak üzere Cebrâil'i göndermiş, Meryem'in meleği asıl şekliyle algılaması mümkün olmadığı için, onu eli yüzü düzgün bir insan kılığında göstermiştir. Bununla birlikte Meryem bu gelenin kendisine bir kötülük edeceğinden korktuğu için ondan Allah'a sığındığını ifade etmiştir. Daha sonra gelenin melek olduğunu ve kendisine Allah tarafından bir bebek bağışlamak üzere geldiğini anlayınca rahatlamış, bu defa bâkire ve iffetli olan bir kızın nasıl çocuğu olacağını merak ederek bunu sormuştur. Allah Teâlâ, insanlara kudretini gösteren bir mûcize âyet olmak üzere Hz. Îsâ'yı baba faktörü olmaksızın yaratmış ve insanlar için bir rahmet olsun diye onu peygamber olarak görevlendirmiştir. Babası olmaksızın bir çocuk yaratmak Allah için son derecede kolaydır. Çünkü O, bir şeyin olmasını istediği zaman ona 'ol' der, hemen oluverir bu konuda bilgi için İmrân 3/45-47, 59.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 59622. AYETNeticede Allah melek vasıtasıyla ruhu üfleyince Meryem hamile kaldı krş. Enbiyâ 21/91; Tahrîm 66/12. Tefsirlerde hamilelikle ilgili olarak bir saat ile dokuz ay arasında farklı sürelerden söz edilmiş olmakla birlikte Râzî, XXI, 202 çoğunluk sürenin dokuz ay olduğu kanısındadır İbn Kesîr, V, 216. Çocuk ana rahminde büyüyüp gelişmeye başlayınca Meryem, insanların kendisini kınayacağından endişe ettiği için, durumu ailesinden gizlemek maksadıyla uzak bir yere çekilerek bir müddet hamileliğini Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 596-59723. AYETHamilelik süresi bitip de doğum sancıları başlayınca Meryem bir hurma ağacının altına sığındı. Bir taraftan doğum sancılarıyla kıvranırken, diğer taraftan da insanların kendisinin günahsız olduğunu kabul etmeyeceklerini düşünerek tedirgin oluyordu. Zira daha önce kavmi onu erdemli, iffetli bir kız olarak tanımıştı; şimdi ise onların gözünde gayri meşrû bir çocuk doğuran biri olarak tanınabilirdi. Dolayısıyla büyük bir üzüntüye kapılarak, "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!" Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 59724-27. AYETYüce Allah, Meryem'in üzüntüsünü gidermek ve acılarını dindirmek için onu teselli etmiş ve nimetlerini hatırlatmıştır; onun için çıkardığı kaynak suyundan içecek, meyve vermesini sağladığı hurmadan da yiyecektir. "Altında bir su kaynağı yaratmıştır" şeklinde çevirdiğimiz kısmı "Senden Îsâ'yı yaratıp çıkarmıştır" şeklinde çevirmek de mümkündür Şevkânî, III, 370.28. AYETBurada anılan Hârûn, Hz. Mûsâ'nın kardeşi peygamber Hârûn değildir. Kimine göre Hz. Meryem'in Hârûn adında bir kardeşi vardı. Ana babası gibi o da iffetli ve sâlih bir kimse idi Zemahşerî, II, 508. Bu yüzden işin iç yüzünü bilmeyenler, böyle birinin kız kardeşi olan Meryem'e zina etmeyi asla yakıştıramadıklarını belirtmek istemişlerdir. Hz. Peygamber'den rivayet edilen bir hadiste de, İsrâiloğulları'nda önceki peygamberlerin ve iyi kimselerin isimlerini çocuklarına ad koyma geleneği olduğu için Meryem'in kardeşine de Hârûn adı verildiğine işaret edilmiştir bk. Müsned, IV, 252. Buna yakın bir yorum da, Meryem'in peygamber olan Hârûn'un soyundan gelmiş olması münasebetiyle kendisine böyle hitap edilmiş olduğudur bk. Râzî, XXI, 208; Esed, II, 613; bu konuda ayrıca İmrân 3/35.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 59729-33. AYETHz. Meryem kavminin, "Gerçekten sen çirkin bir şey yaptın!" şeklindeki ağır ithamına âyet 27 cevap vermedi; olayı çocukla konuşmaları için ona işaret etti. Fakat onlar, "Beşikteki bebekle nasıl konuşalım?!" diyerek hayretlerini ifade ettiler. Bunun üzerine çocuk dile geldi ve bu âyetlerde geçen cevabı verdi. Yüce Allah, hıristiyanların gelecekte Hz. Îsâ'ya ilâhlık yakıştıracaklarını bildiği için, burada ona her şeyden önce Allah'ın kulu olduğunu söyletti. Böylece Hz. Îsâ kendisinin bir ilâh değil bir kul ve bir peygamber olduğunu, ilâhî varlığın üç öğesinden biri olmadığını ilân etmiş oldu. Kendisinin namaz, oruç ve benzeri kulluk görevlerini yerine getirmekle yükümlü kılındığını, diğer insanlar gibi doğduğunu, yaşayacağını, öleceğini ve kıyamet vakti geldiğinde tekrar diriltileceğini ifade etti. Bu ifadelerden namazın, –vakitleri ve rek'at sayıları gibi şeklî yönlerinde farklılıklar bulunsa da– en azından Hz. İbrâhim'den sonra peygamberler geleneğinde mevcut bir ibadet olduğu Îsâ'ya verilen kitaptan maksat İncil' "O, bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı" anlamına gelen kısmı için, Îsâ'nın bu sözü söylediği sırada peygamber kılındığı ve kendisine kitap verildiği yorumunu yapanlar varsa da bu yorum zayıf bulunmuştur. Bu sözden, daha bebek iken yaptığı konuşmada Allah'ın ezelde kendisi için peygamberliği ve kitap verilmesini takdir ettiğini açıklamasının istendiği anlaşılmaktadır Şevkânî, III, 374. Hz. Îsâ babasız olarak bakire bir anadan dünyaya geldiği için, "Allah beni ana babama saygılı olmayı emretti" dememiş, sadece "Anneme saygılı olmayı emretti" demiştir. 14. âyette Hz. Yahyâ'dan söz edilirken "Ana babasına çok iyi davranırdı" dendiği halde aynı tema Hz. Îsâ açısından işlenirken "Anneme saygılı kıldı" denmesi onun babasız dünyaya geldiğine işaret eder. Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de hep Meryem oğlu Îsâ olarak âyetlerde Hz. Îsâ'nın başlıca nitelikleri şöyle sıralanmaktadır. 1. Sonradan Hıristiyan dünyasının iddia edeceğinin aksine o Tanrı'nın oğlu değil, kuludur. 2. Aynı zamanda kendisine kitap verilmiş bir peygamberdir. 3. Her yerde mübarek bir şahsiyet olarak bilinecektir. mümin gibi namaz, zekat vs. ibadetlerle mükelleftir. 5. Annesine saygılıdır. 6. Zorbalık yapmaz. 7. İsyankâr şakıy Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 597-59834-37. AYETBu âyetlere şu mânalar verilmiştir a "İşte hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu Îsâ ile ilgili olarak bu anlatılanlar doğrudur. Gerçek söz budur" Râzî, XXI, 217. b Hz. Îsâ hakkında yahudilerin "O, gayri meşrû ilişkiden dünyaya gelmiştir" şeklindeki sözleri doğru olmadığı gibi, Hıristiyanların "O, Allah'ın oğludur" şeklindeki iddiaları da doğru değildir. "Meryem oğlu Îsâ Mesîh Allah'ın Meryem'e ulaştırdığı kelimesi ve O'ndan bir ruhtur" Nisâ 4/171. c Gelecek olan Hz. Îsâ'nın, daha sabi iken bir mûcize eseri olarak dile gelip ilân ettiği gerçek sözdür. Allah'a –Îsâ olsun başka biri olsun– bir çocuk isnat etmek gerçek dışıdır, Allah'a iftiradır. Allah, Îsâ'nın da diğer bütün insanların da gerçek ve yegâne tanrısı olup yalnız O'na ibadet etmek gerekir. Oysa onlar bu gerçekleri, özellikle Hz Îsâ'nın Allah'ın oğlu değil, kulu ve elçisi olduğunu tartışmasız kabul edecekleri yerde aralarında ayrılığa 37. âyette Hz. Îsâ hakkında ayrılığa düştükleri belirtilen grupların, yahudilerle hıristiyanlar veya Hıristiyanlık'taki farklı mezhep mensupları olduğunu söylemişlerdir. Yahudiler onun peygamber olduğunu bütünüyle reddederken, hıristiyanların büyük çoğunluğu onu "Allah'ın oğlu" dolayısıyla tanrı olarak kabul etmiş; az bir kısmı ise "Allah'ın kulu ve resulü" olduğuna inanmıştır bu ihtilâflar sonunda ortaya çıkan mezhepler hakkında bilgi için bk. İbnşûr, XVI, 106; Mehmet Aydın "Hristiyanlık", DİA, XVII, 340-358.Meâlinde "ulaşıldığında" diye tercüme ettiğimiz meşhed kelimesi sözlükte "görmek veya şahitlik etmek" demektir. Yer veya zaman ismi olarak, "görülecek yer veya görülecek zaman; şahitlik edilecek yer veya şahitlik edilecek zaman" anlamına gelir. Buna göre âyete verilen meâlin dışında şu anlamlar da verilebilir a Büyük güne ulaşıldığı yerde vay o inkârcıların haline! b Melekler, peygamberler, hatta kişinin kendi organları tarafından aleyhinde şahitlik edileceği büyük günden dolayı veya büyük günde şahitlik edileceği zaman yahut şahitlik edilecek yerde vay o inkârcıların haline!Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 598-59938-40. AYETBugün yani dünya hayatında tevhidi kabullenmeyip sapkınlığa dalmış oldukları için gerçeği görmeyen zalimler Allah'ın huzuruna çıkacakları gün onu bütün açıklığı ile işitecek ve göreceklerdir. 39. âyetteki "pişmanlık günü" iki türlü yorumlanmıştır a Maksat kıyamet günüdür. İnsanlar gaflet içinde, Allah'ın dinine inanmaz ve dünya tutkusuyla âhireti düşünmezlerken birden bire kıyamet kopar, dünya yok olur, yükümlülük kalkar ve iş bitirilmiş olur. İşte yüce Allah insanların yaptıkları kötülüklerden veya yapmadıkları iyiliklerden dolayı pişmanlık duyacakları o gün gelmeden önce, onları uyarmasını Hz. Peygamber'e emretmektedir. b Pişmanlık gününden maksat hesap günüdür. O gün herkesin hesabı görülmüş, sevap ve cezaları açıklanmak suretiyle iş bitirilmiş olacaktır; bu hesap sonunda cennete gideceklerle cehenneme gidecek olanlar birbirinden ayrılacaklardır. Bu dünyada gaflet içerisinde yaşayıp iman etmeyenler, ebedî hayatlarını yitirmiş olacakları için o anda hasret ve pişmanlık gerçekleşmesiyle yeryüzünün ve onun üzerindekilerin yalnız Allah'a kalacağını bildiren 40. âyeti de iki şekilde yorumlamak mümkündür a Dünya ve üzerinde bulunan her şey geçicidir, hiçbir gücün desteğine muhtaç olmaksızın kalıcı olan yalnız Allah'tır. b Sûra üflendiğinde bütün canlılar ölecek hem mülkiyet ilişkisi hem de mâliklik son bulacak her şey asıl sahibine AYETMeryem sûresinin ikinci kıssasında Hz. Îsâ'nın tanrı değil, Allah'ın kulu ve resulü olduğu vurgulandıktan sonra, bu üçüncü kıssada da kendilerini, tevhid inancının temsilcisi ve Kâbe'nin bânisi olan Hz. İbrâhim'in soyundan saydıkları halde onun dinini terkederek putlara tapan Araplar'ın dikkati çekilmektedir. Kureyşliler Hz. İbrâhim'i dinî önderleri olarak kabul ediyor ve onun soyundan gelmekle iftihar ediyorlardı. Bununla beraber babası ve yakınlarının Hz. İbrâhim'e karşı uyguladıkları eziyet, işkence, yurdundan hicrete zorlanma gibi olumsuzlukları, Kureyşliler de İbrâhim'in yolunda olan Hz. Muhammed'e revâ görmüşlerdir. Hz. İbrâhim'e burada sadece nebî denilmiş olmakla birlikte, başka âyetlerde ona sahifeler gönderildiği ifade buyurulmuştur bk. A'lâ 88/18-19; Necm 53/36-37. Bu da onun hem nebî hem de resul olduğunu Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 601-60242-48. AYETBu âyetler, evlâdın ana babaya karşı tavrının nasıl olması gerektiğini göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Hz. İbrâhim, babasızer'e her sözünün başında "babacığım" diye hitap etmekte, –ilerideki âyetlerden anlaşılacağı üzere– babası müşrik olmasına, kendisine karşı son derece kaba ve tehditkâr ifadeler kullanmasına rağmen ona karşı saygıda kusur etmediği aynı zamanda küçüğün de büyüğe öğüt verebileceği ve din konusunda insanları doğru yola iletecek gerçek bilginin ilâhî vahiy olduğu anlaşılmaktadır. 44. âyette, Allah'ın emrine aykırı olmasına rağmen şeytanın emrine itaat etmek, "ona tapma" olarak değerlendirilmiştir. Kur'an akla, hakikate ve ahlâka aykırı olan her türlü hareketi şeytanî olarak; ve şeytanî sâiklere teslimiyet yönünde ortaya konan her bilinçli eylemi de "şeytana tapma" olarak tanımlamaktadır Esed, II, 615; krş. Nisâ 4/117.İbrâhim'in babası için dua edeceği yönündeki vaadi, babasının inkârcı olarak öleceğini ve Allah düşmanı olduğunu öğrenmeden önce idi. Bu durumu öğrenince babasının affı için dua etmekten vazgeçti bk. Tevbe 9/114.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 60249-50. AYETTefsirci ve tarihçilerin açıklamalarına göre İbrâhim aleyhisselâm Allah yolunda hicret ederek önce Harran'a, sonra Filistin'e, buradan da Mısır'a gitmiştir. Mısır'dan tekrar Filistin'e dönmüş ve burada yerleşmiştir. Bu yolculukta eşi Sâre ile kardeşinin oğlu Hz. Lût ve Lût'un eşi de ona refakat etmişlerdir. Filistin'e döndükten sonra Lût ayrılarak daha güneyde Ürdün yöresindeki Sodom ve Gomore'ye yerleşmiş, Hz. İbrâhim ise Filistin'de kalmıştır. Burada kendisi ve eşi Sâre yaşlanmış oldukları halde Allah onlara oğulları İshak'ı lutfetti; daha sonra da torunları, yani İshak'ın oğlu Ya'kub dünyaya geldi. Yüce Allah, bunlarla Hz. İbrâhim'in yalnızlığını giderdi ve bunları peygamberler kıldı. İsrâiloğulları'nın daha sonraki peygamberleri bunların soyundandır. Yüce bir peygamber olan ve Hicaz bölgesi Araplar'ının atası sayılan Hz. İsmâil Hz. İbrâhim'in ilk oğlu olup onun annesi Hacer'dir."Onlara hak ettikleri yüksek bir övgü ile anılmayı nasip ettik" diye tercüme ettiğimiz 50. âyetteki "lisân-i sıdk" doğruluğun dili tamlaması iki türlü yorumlanmıştır a Bu tamlamadaki "lisân" terimi dille aktarılabilecek, dille ulaştırılabilecek şeyleri ifade için mecaz olarak kullanılmıştır. Buna göre âyet bu peygamberlerin söylediklerinin doğru olduğunu ve sözlerinin yüce anlamlar taşıdığını ifade eder. b Bu tamlama onların, "doğruluktan yana üstün bilinmeleri yani iyi anılmaları" anlamına gelir. Nitekim Hz. İbrâhim kendisinin sonraki nesiller içerisinde iyilikle anılması için dua etmiş bk. eş-Şuarâ 26/84 Allah da duasını kabul ederek ona bu nimeti vermiş hatta onun dinine uymasını Hz. Peygamber'e emretmiştir bk. Nahl 16/123; İmrân 3/95; Nisâ 4/125; bundan dolayıdır ki müslümanlar onu önder kabul eder, kendisini ve soyundan gelenleri hayırla anarlar. Yahudi ve hıristiyanlar gibi Ehl-i kitap da aynı şekilde ona ve soyundan gelenlere saygı gösterirler Zemahşerî, II, 512.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 602-60351-53. AYETMeryem sûresinin dördüncü kıssası Ya'kub aleyhisselâmın soyundan gelen Hz. Mûsâ'nın kıssasıdır. Hz. Mûsâ İsrâiloğulları'na gönderilmiş olup, "ülü'l-azim" tabirini büyük peygamberler daha çok beş büyük peygamber anlamında kabul edenlere göre o da bu gruptaki peygamberlerden biridir ayrıca bk. Ahkaf 46/35. Hz. Mûsâ'nın özelliği olarak gerçek ve "ihlâslı" diye tercüme ettiğimiz muhlas kelimesi, "seçilmiş, özel bir yakınlıkla tanınmış kişi" anlamlarına da gelmektedir İbnşûr, XVI, 127. Yüce Allah, kendisiyle konuşmak için insanlar arasından Hz. Mûsâ'yı seçtiği ve peygamber olarak görevlendirdiği için onu bu sıfatla nitelendirdiği düşünülebilir. A'râf sûresinin 144. âyeti de bu anlamı desteklemektedir. Muhlis şeklindeki kıraate göre bu kelime, "ibadeti yalnız Allah için yapan, O'na tahsis eden" mânasına gelir. Bu da Hz. Mûsâ'nın Allah'a kulluktaki samimiyet ve ihlâsını ifade eder. Hz. Mûsâ'ya Tevrat indirilmiş olduğu için burada ona hem resul hem de nebî denilmiştir "resul" ve nebî" hakkında bilgi için bk. GİRİŞ, Kerim, A Tanımı ve Özellikleri, 1. Peygamber; Bakara 2/61.Hz. Mûsâ'ya Tevrat'ın indirildiği yer, Filistin ile Mısır arasındaki Sînâ yarımadasında bulunan ve aynı adı taşıyan dağdır. Kur'ân'da Sînâ dağı, ilkinde "Tûri Seynâe" Mü'minûn 23/20, ikincisinde "Tûri Sînîn" Tîn 95/2 şeklinde olmak üzere iki defa geçer. Burada görüldüğü gibi"tûr" kelimesi 8 âyette yalnız kullanılmakta ve Sîna dağını temsil etmektedir. "Tûr'un sağ tarafı"ndan maksat Hz. Mûsâ'nın yüzünü Tûr'a dağına döndürdüğünde bulunduğu yerin sağ tarafıdır. Zira dağın sağı veya solu olmaz. Yüce Allah Tûr'da Hz. Mûsâ ile vasıtasız olarak konuştuğunda Mûsâ'ya göre dağın sağ tarafından seslenerek konuşmuştur bk. Taberî, XVI, 94. Başka bir görüşe göre ise "sağ taraf" diye tercüme ettiğimiz eymen kelimesi "bereketli" mübarek anlamına gelmektedir Şevkânî, III, 380. Buna göre Allah Teâlâ Hz. Mûsâ'ya Tûr'un bereketli tarafından seslenerek onunla konuşmuştur. Hz. Mûsâ'nın yaklaştırılmasını, "Mûsâ maddî olarak Tevrat'ın levhalara yazıldığı yere o derece yaklaştırıldı ki kalemin cızırtısını işitti" şeklinde tefsir edenler varsa da "Allah onu mânevî makam bakımından kendisine yaklaştırdı" diye tefsir edenler de vardır ve bu mâna daha uygun görünmektedir Râzî, XXI, 231; Şevkânî, III, 380. İbnşûr da bu yaklaştırmanın "vahyetmek" anlamında mecaz olduğunu ifade etmiştir XVI, 128.Bir kutsî hadiste kulun Allah'a farz ve nâfile ibadetlerle nasıl yaklaştığı ve sonunda bu yaklaşmanın ruh ve ahlâk yüceliği olarak nasıl sonuçlar verdiği açıklanmıştır. 52. âyetteki ifadeyi bu anlamda bir yakınlaştırma olarak anlamak Allah Hz. Mûsâ'ya, Firavun'a gidip İsrâiloğulları'nı serbest bırakmasını ondan istemelerini emrettiğinde Hz. Mûsâ kardeşi Hârûn'u da peygamber ve kendisine yardımcı olarak görevlendirmesi için Allah'a dua etti Tâhâ 20/29-32. Allah Teâlâ onun duasını kabul ederek kardeşini de peygamber olarak görevlendirdi ve onun yanına yardımcı olarak verdi. Mûsâ aleyhisselâmın dilindeki tutukluğa mukabil Hârûn açık ve güzel konuşurdu krş. Tâhâ 20/25-32; Kasas 28/34. Hz. Mûsâ'nın insanlara tebliğ etmek istediklerini o tebliğ eder ve bulunmadığında ona vekâlet ederdi Mûsâ ve Hârûn hakkında bilgi için bk. Bakara 2/49-59; Tâhâ 20/30 vd.; Kasas 28/3 vd..54-55. AYETBurada sözünde durmanın önemine işaret edilmektedir. Hz. İsmâil ahde vefa erdemiyle temayüz etmiş bir kimseydi, sözünde durmaya özen gösterirdi. Öte yandan halkını dinin direği olan namazı kılmaya ve toplumsal dayanışmayı sağlayan zekâtı vermeye teşvik ederdi. Yüce Allah Hz. Peygamber'e de ailesine namaz kılmayı emretmesini, kendisinin de sabırla namaza devam etmesini emretmiştir bk. Tâhâ 20/132. Hz. İsmâil, Allah'ın verdiği nimetlerin kadrini bilerek ruhunu güzelliklerle bezemeye ve rabbinin buyruklarına mutlak bir teslimiyet içinde görevini yerine getirmeye çalışması sebebiyle Allah'ın rızâsını kazanmıştı. Kuşkusuz bu, kazanılabilecek derecelerin en üstünüdür Hz. İsmâil hakkında bilgi için bk. Bakara 2/124-129.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 60656-57. AYETTefsircilerin belirttiğine göre, İdrîs'in asıl adı Uhnûh olup Hz. Nûh'un üçüncü batından dedesidir. Hz. Şît'ten sonra kendisine 30 sayfa vahiy indirilerek peygamberlik görevi verilmiştir. Kitaplı dinlerde ortak rivayet ve inanışa göre İdrîs ilmin, medeniyetin ve aklî sistemlerin ilk kurucusudur. "Remil ilmi, hey'et, nücûm, hesap, tıp, nebatların sırları, garip sanatlar, yazı yazmak, dikiş dikmek, terazi kullanmak gibi meslek ve sanatları İdrîs icat etmiştir. Sahifelerinde semavî sırlar, ruhanîlere hükmetmenin yöntemleri, varlıkların özellikleri gibi konulara dair bilgiler vardı. Çok sayıda talebesi olan İdrîs demiri keşfedip ondan aletler yapmış, ziraatı geliştirmiş, deri ve kumaşlardan elbise dikmiştir" Ömer Faruk Harman, "İdrîs", DİA, XXI, 480.İdrîs'in "üstün bir konuma getirilmesi" ile muhtemelen onun yukarıda açıklanan özellikleri kastedilmiştir. Bu ifadeyi, onun mânevî âlemde göklerde müstesna yerlerde bulunduğu şeklinde anlamak da mümkündür; bu mânayı destekleyen rivayetler Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 606-60758. AYETMeryem sûresinin başından buraya kadar adları geçen ve kıssaları anlatılan on bir seçkin şahıstan Hz. Meryem hariç hepsi peygamberlik şerefine ermiş kimselerdir. Hz. Meryem peygamber olmamakla birlikte insanlık tarihinde Allah'ın lutfuna mazhar olmuş en seçkin kadınlardan biri ve Hz. Îsâ gibi büyük bir peygamberin annesidir. Kur'an-ı Kerîm'de birçok vesileyle övülmüştür. Bunların hepsi geneldedem'in soyundandır. Özelde ise İdrîs, soyundan; İbrâhim, Hz. Nûh ile birlikte gemiye binen oğlu Sâm'ın soyundan; İsmâil, İshak ve Ya'kub, Hz. İbrâhim'in soyundan; Mûsâ, Hârûn, Zekeriyyâ ve Yahyâ da İsrâil'in Hz. Ya'kub soyundandır. Îsâ aleyhisselâm babasız olmakla birlikte annesi yine İsrâil'in soyundandır. Bunların hepsi Allah'ın hidayetine mazhar olmuş, seçkin ve samimi kullardır. Allah'ın âyetleri okunduğunda derhal secdeye kapanacak kadar itaatkâr ve göz yaşı dökecek kadar duyarlı Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 607-60859. AYET"Azgınlıklarının cezası" diye tercüme ettiğimiz gayy kelimesi sözlükte, "kötü, yaramaz, azgın ve sapmış" anlamlarında kullanılmaktadır, biz "azgınlıklarının cezası" şeklindeki mecaz anlamını tercih ettik. Gayy kelimesinin Cehennemdeki bir vadinin ismi olduğu rivayeti de vardır İbn Kesîr, V, 240.Şekli farklı da olsa namaz bütün peygamberlere ve ümmetlerine farz kılınmıştır. Çünkü namaz kulu Allah'a yaklaştıran, O'nunla irtibatını en mükemmel bir şekilde sağlayan ve kulu kötülüklerden koruyan önemli bir ibadettir. Peygamberler bu ibadeti eksiksiz olarak yerine getirmeye gayret etmişler ve başkalarına da bu şekilde yapmalarını tavsiye etmişlerdir. Ancak eski peygamberlerden sonra gelenler namazı ya hiç kılmamışlar veya onun edasında yerine getirilmesi gereken hususlara dikkat etmemişlerdir. Allah ile aralarındaki bu temel bağı koparmalarının veya zayıflatmalarının kaçınılmaz bir sonucu olarak nefsanî arzuları kendilerine hâkim olmaya başlamış; Allah'ın emirlerinin yerine kendi arzu ve isteklerine uymayı tercih bunların yaptıklarının karşılıksız kalmayacağını, cezalarını mutlaka çekeceklerini ifade Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 60960-63. AYETİnsanların günahları ne olursa olsun tövbenin silemeyeceği günah yoktur. Bir defa tövbe edip bunu da samimi iman, ibadet ve güzel davranışlarla destekleyenler ve bu suretle gerçek olarak Hakk'a yönelenler onun cennet vaadini de hak etmiş olurlar. Adn, cennetin müstesna bölümlerinden biri olup oranın, mukarrebûn denilen ve peygamberler, şehidler, sıddîklar ve âlimlerden oluşan Allah'ın en seçkin kullarına tahsis edildiği bildirilmektedir. Adn cennetlerine alınacak olan müminler orada korku ve endişeye kapılacak bir söz işitmeyecekler, hep mutluluk ve esenlik içinde olacak ve daima yeni mutlulukların müjdesi anlamında "selâm" sözü işiteceklerdir adn cennetleri hakkında bilgi için bk. Ra'd 13/23.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 60964-65. AYETAbdullah b. Abbas'tan rivayet edildiğine göre Resulullah, Cebrâil'in kendisini daha çok ziyaret etmesini istemiş, bunun üzerine bu âyetler inmiştir Buhârî, "Tefsîr", 19. Bir başka rivayete göre ise inkârcılar Hz. Peygamber'e bazı konularda sorular sormuşlar; Peygamber efendimiz de kendilerine yakında bilgi vereceğini söylemiş; fakat Cebrâil beklediği zamanda gelmediği için gerekli bilgiyi edinmekte gecikmiş; bu fırsatı kaçırmayan müşrikler "Muhammed'in rabbi onu unuttu!" demeye başlamışlardı. Hz. Peygamber buna çok üzülmüş, bunun üzerine bu âyetler inmiştir Râzî, XXI, 238.Müfessirlerin genel kabulüne göre bu iki âyet Allah'ın sözü olup Cebrâil'e, Hz. Peygamber'e böyle cevap vermesini emretmiştir Şevkânî, III, 385; İbnşûr, XVI, 139. Buna göre, serbest çeviri ile âyetin mânası şöyle olur De ki, "Biz ancak rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdeki, arkamızdaki, sağımız ve solumuzdaki mekânların; geçmiş, gelecek ve şimdiki zamanların hepsi Allah'ındır. Onun emri ve iradesi olmadan biz hiçbir zaman ve hiçbir yerde hareket edemeyiz. Bir hikmete binaen vahiy gecikmiş olsa da rabbin unutkan değildir, dolayısıyla seni unutmaz.""Adını almaya lâyık" diye çevirdiğimiz semiyy kelimesi, "ben?zer" mânasına da gelir. Bizim de tercih ettiğimiz birinci mânaya göre Allah ismi, yüce yaratıcı olan Cenâb-ı Hak'tan başkasına verilmemiştir. Nitekim müşrik Araplar dahi bu ismi Allah'tan başkası için kullanmamışlardır. Onun dışında taptıkları putlara Allah değil ilâh demişlerdir. İkinci mânaya göre âyet, Allah'ın eşi ve benzerinin bulunmadığını, dolayısıyla ondan başka hiçbir şeyin ibadet edilmeye lâyık olmadığını AYETİlk yaratılışı düşünmeyen insanlar, öldükten sonra dirilmeyi inkâr etmekte ve çürüyüp toz toprak olduktan sonra yeniden dirilmenin bir hayal ürünü olduğunu iddia etmektedirler. Oysa insan ilk yaratılışını düşünürse kendisini yoktan var eden bir kudretin, ölüp toz toprak olduktan sonra onu yeniden diriltebileceğine kanaat getirir. Nitekim Allah Teâlâ başka âyetlerde de insanları ilk defa nasıl yaratmışsa öyle dirilteceğini, bunun kendisi için daha kolay olduğunu ifade buyurmuştur bk. Rûm 21/27; Yâsîn 36/79. 68. âyetteki "şeytanlar"dan maksat insanların ilâhî huzura çıkıp dünyada yaptıklarından hesaba çekilecekleri bir âhiret günü olmadığını, hayatın sadece bu dünya hayatından ibaret olduğunu iddia ederek insanları aldatıp saptıran inkârcı önderlerdir Şevkânî, III, 386. Yüce Allah, bunları ve bunların kandırarak yoldan çıkardığı kimseleri mahşerde toplayıp cezalarını vereceğini en çok âsi olanların çekip çıkartılacağını, ayrılacağını belirten 69. âyetteki ifade bazı tefsirciler tarafından şöyle yorumlanmıştır İsyankârların bir kısmı ayırt edilip cehenneme atılacak, isyanı daha hafif olanlar ise bağışlanacaklar. Ancak, tefsircilerin çoğunluğuna göre âyet bütünüyle kâfirlere dairdir. Ayırt edilmekten maksat ise insanların inkârcılık ve isyan derecesine göre çeşitli gruplara ayrılmasıdır. Buna göre her grup cehennemde durumuna uygun bir tabakaya atılacaktır. Suç işleme ve inkârda öncülük ve önderlik edenlerin azabı daha ağır olacaktır bk. Nahl 16/88; Ankebût 29/13. Ancak sonuç itibariyle, 70. âyette belirtildiğine göre kimlerin daha fazla isyankâr olduğunu eksiksiz bilen Allah Teâlâ, herkese, isyan ve günahlarının derecesine göre hak ettiği cezayı da eksiksiz bilecek ve en âdilane bir şekilde uygulayacaktır."İçinizden, oraya cehenneme varmayacak hiçbir kimse yoktur" meâlindeki 71. âyette geçen cümle ile devamı üç türlü yorumlanabilira Bunlardan maksat sırattan geçenlerdir. Mümin olsun kâfir olsun bütün insanlar aynı zamanda cehennemin üstünde kurulmuş olan sırattan geçmek zorunda oldukları için oraya uğramış olurlar. Ancak 72. âyete göre "kötülükten sakınanlar" cehennemden esirgenirken "zalimler diz üstü çökmüş olarak" orada bırakılacaktır. b Maksat kâfirlerdir ve bunlar cehenneme gireceklerdir. c Potansiyel olarak her insan ameline göre cennete olduğu kadar cehenneme de girebilecek Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 612-61373-75. AYETGenellikle peygamberlere ilk inananlar toplumun zayıfları ve fakirleridir. Onları inkâr edenler ise servet ve iktidar sahipleridir. Bu kesim inananları daima küçümsemiş, horlamış ve ezmeye çalışmıştır; Kur'an'da bunun örneklerine yer veren birçok âyet vardır. Hz. Peygamber Allah'ın âyetlerini açıkça okuyup da müminleri müjdelediği, müşrikleri de uyardığı zaman, o şımarık müşrikler gurura kapılıp, "Eğer bu iyi bir şey olsaydı bizi bırakıp da onlara gelmezdi!" Ahkaf 46/11 diyerek kendilerinin daha üstün, müminlerin daha aşağı olduğunu ileri sürmüşler, onlara "Hangimizin konumu daha üstün ve mensupları daha iyi? Siz mi daha güzel konaklarda yaşıyorsunuz, biz mi?" şeklinde sorular yöneltmişlerdir. Burnu büyük müşrikler, ancak fakirleri yanından kovduğu takdirde Hz. Peygamber'in tebliğini dinleyebileceklerini bildirmişlerdir bk. En'âm 6/52-53. 74. âyette bu kendini beğenmişlere, toprağı işleyerek bayındır ülkeler meydana getiren, sonra da inkârcılıkları yüzünden Allah'ın gazabına uğrayand ve Semûd gibi eski kavimlerin akıbetleri hatırlatılarak onların kalıntılarına bakıp ibret almaları tavsiye bir tehdit içeren 75. âyet, 73. âyetteki soruya verilmiş bir başka cevaptır. Allah Teâlâ bu tehditle müşriklere vermiş olduğu evlât, devlet ve servetin gerçekte bir lutuf olmadığını, onlara bu nimetlerin verilmesinin bir istidrâc olduğunu ifade etmektedir İstidrâc için İmrân 3/53. Kul, Allah'ın vermiş olduğu nimeti hayırlı işlerde kullanıyorsa bu nimetin arttırılması, sürekli kılınması bir lutuftur; eğer sahip olduğu nimet sebebiyle şımarıyor ve onu kötü şeylerde kullanıyorsa ona mühlet ve fırsat verilmesi de bir istidrâcdır bk. A'râf 7/182.yette söz konusu edilen müşriklerin durumu buna örnektir krş. Nahl 16/97; Müminûn 23/55-56.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 614-61576. AYET"Doğru yola gidenler" diye çevirdiğimiz ihtedev fiili, sözlükte "doğru yolu bulmak, yol göstermek" mânalarına gelen hüdâ hedy, hidâyet kelimesinden türemiş çoğul bir fiildir tekili ihtedâ. Bu fiilin masdarı olan ihtidâ ise "doğru yolu bulmak, gerçeğe ulaşmak" anlamlarına gelmektedir. Terim olarak inançsız iken veya başka bir dine mensupken İslâm dinini benimsemeyi ifade eder. İhtidâ eden kimseye "mühtedî" denir Ali Köse, "İhtidâ", DİA, XXI, 554. Kur'an'da seksen beş yerde geçen hüdâ kelimesi ise sözlükte "yol göstermek, kılavuzluk etmek" anlamına gelmektedir. Müfessir ve kelâmcılar hüdâ kelimesine bağlamına göre çeşitli mânalar vermişlerdir. Râgıb el-İsfahânî aynı kökten olan ve aynı mânaya gelen hidayeti, "lutufla kılavuzluk etmek" yani bütün yaratıklara ve özellikle ilâhî emirlere muhatap olan insanlara yol gösterme şeklinde tanımlamış ve Kur'an'da yer alan bütün hidayet kavramlarını içinde bulundukları âyetlerin genel kompozisyonu çerçevesinde gruplandırmıştır. Buna göre Allah'ın insanlara olan hidayeti dört merhaleden oluşur 1. Her mükellefe lutfettiği akıl ve idrak yetenekleriyle hayatını sürdürmeyi sağlayan zaruri bilgiler bk. Tâhâ 20/50. 2. Vahiy ve peygamberler yoluyla yaptığı davet ve irşat bk. Enbiyâ 21/73.3. Hidayeti benimseyenlere lutfettiği tevfik Meryem 19/76. 4. Hak kazananları âhirette cennette mükâfatlandırmak bk. A'râf 7/43. Bu hidayet türleri buradaki tertibe göre birbirine bağlı olup bir sonraki hidayetin gerçekleşmesi için bir öncekinin meydana gelmesi şarttır bk. el-Müfredât, "hdy" md.; Y. Şevki Yavuz, "Hidâyet", DİA, XVII, 473 vd.."Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini güçlendirir" meâlindeki cümleden kastedilen mâna 3 ve 4. merhaledeki anlamlardır. Buna göre bir kimse aklını ve iradesini kullanarak doğru yola girerse Allah ona o yolda yürüyüp başarıya ulaşmayı nasip eder; âhirette onu mükâfatlandırarak cennetine koyar ve mutlu kılar; işte kurtuluş devamı da bunu vurgulamaktadır Hayırlı davranışların Allah katındaki sevabı, yeryüzündekilerin iftihar ettikleri her şeyden daha üstün ve sonuç itibariyle daha iyidir. Çünkü hayırlı iş âhirete intikal edecek ve sahibine ebedî olarak fayda sağlayacaktır hüdâ ve hidayet hakkında ayrıca bk. Bakara 2/5.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 615-61677-80. AYETHadis kaynaklarında bu âyetlerin iniş sebebi olarak şöyle bir olay anlatılmaktadır Fakir bir müslüman olup Mekke'de demircilikle meşgul olan Habbâb b. Eret'in, yaptığı bir işten dolayı müşriklerin ileri gelenlerindens b. Vâil'de alacağı vardı. Habbâb alacağını isteyinces, Hz. Muhammed'i reddetmedikçe borcunu ödemeyeceğini söyledi. Habbâb da "Allah'a yemin ederim ki sen ölüp tekrar dirilinceye kadar onu asla inkâr etmem" "Gerçekten ben ölüp tekrar dirilecek miyim?" diye sordu. Habbâb "evet" deyinces, "Öyle ise benim orada mutlaka malım ve evlâdım olacaktır; o zaman sana olan borcumu öderim!" dedi Buhârî, "Tefsîr", 19.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 61781-82. AYETMüşrikler Allah'tan başka taptıkları ilâhlardan yardım bekliyor ve bundan izzet ve şeref umuyorlardı; çünkü her kabilenin putu aynı zamanda onun saygınlık sembolü idi. 82. âyet, Hz. Peygamber'in ülkesinde putperestliğin devam etmeyeceğini, bir süre sonra müşriklerin müslüman olup bâtıl ilâhlara ibadeti reddedeceklerini ve onlara düşman olacaklarını müjdelemektedir. O günün âhiret günü olduğuna dair yorum da vardır. En'âm sûresinin 23. âyeti ile Ahkaf sûresinin 6. âyeti bu yorumu şöyle de yorumlanmıştır Kıyamet gününde ilâhlar, kendilerine tapanların ibadetlerini reddedip onlara düşman olacaklardır. Nahl sûresinin 86. âyeti ile Kasas sûresinin 63. âyeti de bu yorumu destekler mahiyettedir, biz de meâlde bunu tercih Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 61783. AYETYüce Allah'ın şeytanları inkârcıların üzerine göndermesi iki şekilde yorumlanmıştır a Bundan maksat kâfirlerin inkâr ve isyanda direnmeleri sebebiyle Allah'ın onları şeytanlara karşı korumamasıdır bk. İbrâhim 14/22. b Allah'ın, şeytanları inkârcıların üzerine musallat kılmasıdır. Kâfirler, inat ve ısrarla inkârlarını, Allah ve Peygamber'e karşı düşmanlıklarını sürdürürlerse Allah da onlara şeytanları musallat eder. Şeytanlar onlara vesvese verir ve kötülükleri güzel gösterirler. Neticede onlar her türlü kötülükleri yaparlar, bu sebeple cehenneme girerler. Zuhruf sûresinin 36. âyeti bu yorumu Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 61884-86. AYETMüfessirlere göre "Allah'ın saydığı şey"den maksat insanların dünyadaki ömrüdür. Bu sebeple âyetin ilgili bölümü "Biz onların günlerini sayıyoruz" şeklinde tercüme edilmiştir. İnsanların ömrü belirli ve sınırlı olup Allah tarafından bilinmektedir. Bu sebeple Hz. Peygamber'e müşriklerin yaptıklarına karşı bir müddet daha sabretmesini emretmekte, zamanı geldiğinde helâk olacaklarına işaret etmektedir. Nitekim daha Bedir Savaşı'nda müşriklerin ileri gelenlerinden büyük bir kısmı de takvâ sahipleri, yani Allah'a itaatsizlikten sakınıp buyruklarını yerine getirenler ödüllerine nâil olmak için rahmânın huzurunda toplanırken günahkârların da suya götürülen sürü gibi cehenneme sürüleceği Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 61887. AYET"Rahmân'dan söz alanlar" ifadesi iki türlü anlaşılabilir a Bunlar âhirette lâyık olanlara şefaat etmek için kendilerine izin verilenlerdir. Nitekim bir âyette, Allah izin vermedikçe hiçbir kimsenin şefaat edemeyeceği haber verilmektedir bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/255. b Dünyada iken şefaati hak ettiren iman ve amel sahibi olanlar. Bunlar Allah'ın birliği, peygamberlik, âhiret vb. iman esaslarına inandıkları için kendilerine şefaat edilmeye liyakat kazanmışlardır. Allah'ın izin verdiği kimseler bunların günahlarının affı için şefaat edeceklerdir bk. Râzî, XXI, 252-253.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 61888-92. AYETMüşrikler, "Melekler Allah'ın kızlarıdır" diyerek Allah'a çocuk isnadında bulunurken yahudilerin bir kısmı "Üzeyir Allah'ın oğludur", hıristiyanlar da "Mesîh Allah'ın oğludur" demek suretiyle O'na çocuk isnat ederek son derece çirkin bir iddiada bulunmuşlardır. Nitekim 90 ve 91. âyetlerde bu yakıştırmaların ne derece çirkin olduğu vurgulanmıştır. Oysa çocuk ihtiyaçtan dolayı istenir ve ana babasının cinsinden olur. Allah ise ihtiyaçtan da bir benzerinin bulunmasından da Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 619-62093-95. AYETGökler, yer, bunların içinde bulunan melek, cin, insan vb. ne varsa hepsini Allah yaratmıştır; onlar tanrı değil Allah'ın kullarıdır; O'na itaat ve ibadet ederler krş. İsrâ 17/44. Allah, onlardan ve kendisine çocuk yakıştıranlardan haberdardır, onların sayılarını ve yaptıklarını bilir. Kıyamet gününde herkes tek tek O'nun huzurunda toplanacak ve yaptıklarıyla başbaşa kalarak hesap Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 62096. AYETÖnceki âyetlerde dünyada Allah'a ortak koşanların fena halleri anlatıldıktan sonra, bu âyette de iman edip iyi davranışta bulunanların güzel halleri anlatılmaktadır. Bu bağlamda Allah, –rahmet ve merhametinin bolluğunu ifade eden rahmân ismini de anarak– kendisine iman eden kulları için bir sevgi yaratacağını, yani onları seveceğini ve diğer kullarına da sevdireceğini, dolayısıyla müminler arasında kardeşlik ve muhabbet duygularını gelişeceğini bildirmektedir. Hz. Peygamber de Allah'ın, bir kulu sevdiğinde onu Cebrâil'e, göklerdeki varlıklara ve yerdeki insanlara sevdireceğini haber vermiştir Buhârî, "Bed'ü'l-halk", 6, "Edeb", 41. Hadisin farklı rivayetlerinde Allah'ın sevmediği kimseyi de aynı şekilde meleklere ve insanlara sevdirmediği bildirilmektedir Müsned, II, 413.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 620-62197. AYETAllah Teâlâ, gönderdiği peygamber hangi kavimden ise onlara iyice açıklasın diye mesajını o kavmin diliyle göndermiştir. Kur'an'ı da Arap olan Hz. Peygamber'e Arapça olarak indirmek ve anlaşılır kılmak suretiyle kolaylaştırmıştır ki hem Peygamber kitabı iyi anlasın hem de halkına kolaylıkla tebliğ ederek müjdeleme ve uyarma görevini tam mânasıyla yerine getirebilsin krş. Yûsuf 12/2.Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 62198. AYETSûrenin bu son âyetinde insanlar bir defa daha uyarılarak yukarıda anlatılan azgın kavimden önce de Allah'ın âyetlerini inkâr edip uyarılarına kulak vermeyen nice nesillerin helâk edildiği, böylece onların yeryüzünden ve tarih sahnesinden silinip gittikleri bildirilmektedir. Şimdi onlardan hayat belirtisi olarak hiçbir şey görülmemekte, ne bir ses ne bir nefes Kur'an'ın uyarılarına kulak vermeyenlerin de aynı şekilde ceza göreceklerine dikkat Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 3 Sayfa 621 Kuran Gündem - Longtail Dini Gündem Haberler
Meryem Suresi ibret alınacak surelerden biridir. Kuran tamamı ile ibret alınacak, ders çıkarılacak surelerden oluşmuştur. Kuran’da yer alan diğer surelerde olduğu gibi Meryem Suresinde de birçok fazilet bulunuyor. Meryem Suresini Ramazan’da okumak ise çok çok daha fazla fayda sağlıyor. Peki, Ramazan ayında Meryem Suresi okumanın yararları ve faziletleri nelerdir? İşte Meryem Suresi Türkçe Arapça okunuşu ve tefsiri... RAMAZAN AYINDA MERYEM SURESİ OKUMANIN YARARLARI VE FAZİLETLERİMekke’de nazil olan Meryem Suresinde, Hz. Meryem’in, İsa as’ı dünyaya getirişi ve Hz. Meryem’in kendisi anlatılır. İsa as’ın babasız şekilde dünyaya gelmesinin kıssası anlatılır. Ayrıca; İdris, İsmail ve Musa peygamberlere olan övgüler ve bu peygamberlerden sonra gelen bazı kavimlerin inkârcılıklarını anlatan, kıyamet gününde uğrayacakları gazabı bildiren suredir. Meryem Suresinin Ramazan’da ve geriye kalan tüm zamanlarda okunmasının faziletleri şunlardırResulallah savşu şekilde buyurmuştur “Kim bu sureyi okur ise; İsmail, Yakup, İshak, İbrahim, Harun, Musa, İsa, Yahya ve Zekeriyya peygamberlerine iman eden kişilerin sayısınca on sevap verilir.”Bir hadisi şeriften nakledildiğine göre; Meryem Suresini okumakta devamlılık gösteren herkes bu dünyadan, bu surenin bereketinin vesilesiyle; can, mal ve evlat açısından tamamen ihtiyaçsız olmadan gitmez.”Devamlı okuyan kişi Allah’ın izni ile fakirlikten doğum yapmayı isteyen kimseler bu sureyi devamlı ile hamile kalmak isteyen kişiler bu niyet ile düzenli olarak bu sureyi okumaya devam Suresi Türkçe Arapça Okunuşu ve TefsiriMeryem suresinde ele alınan temel konular şunlardırHz. Meryem’in mucize olarak hamile kalması,İsa as’ı babasız şekilde dünyaya getirmesi, bunun da Yahudilerin arasında oluşturduğu yankılar,İsa as’ın henüz beşikte bir bebek iken konuşması,Hz Musa, Hz. Zekeriya, Hz. İbrahim gibi peygamberlerden bazılarının kıssalarının anlatılarak insanlara bir takım öğütlerde Suresinden elde edilecek olan temel mesajlar şunlardırAllah’ın kudretinde herhangi bir sınır bulunmamaktadır. Allah istediği takdirde kısır olan bir kadın ve yaşlı bir erkeği ya da bakire birini dahi çocuk sahibi hiçbir zaman ümit dua edilirken edeple, alçak sesle yalvarılmalıdır. Bağıra çağıra Allah’a ve babaya iyilikler hiçbir zaman çocuk edinmez. Hristiyanların inandıkları şekilde İsas Allah’ın oğlu değildir. İsa as bir peygamber ve bir insandır. Hz. Meryem Allah’ın takdiri ile babasız olarak dünyaya getirmiştir. İsa as hakkında bunun dışındaki tüm inanışlar peygamberler insanları yalnız olan tek ve bir olan Allah’a iman etmeye çağırmışlardır. Yalnızca Allah’a ibadet etmeye dürüst, sözlerinde duran ve seçkin olan arzulardan ederek Allah’a inanan, hayırlı işler peşinde koşan takva sahibi olan kişiler Cennet ile var eden Allah’ın gücü, insanları tekrar diriltmeye de eden kişilerin dünyada geldikleri konumlar geçicidir. O kişilerin sahip oldukları ne varsa dünyada kalacaktır. Allah’ın huzuruna ise tek başlarına çıkacaklardır. Allah dünyada onlara mühlet vermektedir. Gerçeği ahirette anlayacaklardır. Allah katında kalıcı, sürekli olan salih amel değerli ve yararlı işler yapan kişiler için Allah gönüllerde sevgi hem müjdeleyici hem de uyarıcı olan bir karşı gelmiş olan geçmiş toplumların sonlarından mutlaka herkesin ibret alması SURESİ TÜRKÇE ARAPÇA OKUNUŞU VE TEFSİRİMeryem Suresi Türkçe ha ya ayn rahmeti rabbike abdehu nada rabbehu nidaen rabbi innı vehenel azmü minnı veştealer ra'sü şeybev ve lem eküm bi düaike rabbi innı hıftül mevaliye miv veraı ve kanetimraetı akıran feheb lı mil ledünke ve yerisü min ali ya'kube vec'alhü rabbi zekeriyya inna nübeşşiruke bi ğulaminismühu yahya lem nec'al lehu min kablü rabbi enna yekunü lı ğulamüv ve kanetimraeti akırav ve kad belağtü minel kiberi kezalik kale rabbüke hüve aleyye heyyinüv ve kad halaktüke min kablü ve lem tekü şey' rabbic'al lı ayeh kale ayetüke ella tükellimen nase selase leyalin harace ala kavmihı minel mıhrabi fe evha ileyhim en sebbihu bükratev ve yahya huzil kitabe bi kuvveh ve ateynahül hukme hananem mil ledünna ve zekah ve kane berram bi valideyhi ve lem yekün cebbaran selamün aleyhi yevme vülide ve yevme yemutü ve yevme yüb'asü fil kitabi meryem izintebezet min ehliha mekanen min dunihim hıcaben fe erselna ileyha ruhana fe temessele leha beşaren innı euzü bir rahmani minke in künte innema ene rasulü rabbiki li ehebe leki ğulamen enna yekunü li ğulamüv ve lem yemsesnı beşeruv ve lem ekü kezalik kale rabbüki hüve aleyye heyyin ve li nec'alehu ayetel linnasi ve rahmetem minna ve kane emram hamelethü fentebezet bihı mekanen ecaehel mehadu ila ciz'ın nahleh kaletya leytenı mittü kable haza ve küntü nesyem nadaha min tahtiha ella tahzenı kad ceale rabbüki tahteki hüzzı ileyki bi ciz'ın nahleti tüsakıt aleyki rutaben külı veşrabı ve karrı ayna fe imma terayinne minel beşeri ehaden fe kulı innı nezertü lir rahmani savmen fe len ükellimel yevme etet bihı kavmeha tahmilüh kalu ya meryemü le kad ci'ti şey'en uhte harune ma kane ebukimrae sev'iv ve ma kanet ümmüki eşarat ileyhi kalu keyfe nükelimü men kane fil mehdi innı abdüllahi ataniyel kitabe ve cealenı cealenı mübaraken eyne ma küntü ve evsanı bis salati vez zekati ma dümtü berram bi validetı ve lem yec'alnı cebbaran aleyye yevme vülidtü ve yevme emutü ve yevme üb'asü ıysebnü meryem kavlel hakkıllezı fıhi kane lillahi ey yettehıze miv veledin sübhaneh iza kada emran fe innema yekulü lehu küm fe innellahe rabbı ve rabbüküm fa'büduh haza sıratum ahzabü mim beynihim fe veylül lillezıne keferu mim meşhedi yevmin ve ebsır yevme ye'tunena lakiniz zalimunel yevme fı dalalim enzirhüm yevmel hasrati iz kudıyel emr ve hüm fı ğafletiv ve hüm la yü' nahnü nerisül erda ve men aleyha ve ileyna fil kitabi ibrahım innehu kane sıddıkan kale li ebıhi ya ebeti lime ta'büdü ma la yesmeu ve la yübsıru ve la yuğnı anke şey' ebeti innı kad caenı minel ılmi ma lem ye'tike fettebı'nı ehdike sıratan ebeti la ta'büdiş şeytan inneş şeytane kane lir rahmani ebeti ninı ehafü ey yemesseke azabüm miner rahmani fe tekune liş şeytani erağıbün ente an alihetı ya ibrahım leil lem tentehi le ercümenneke vehcürnı selamün aleyk se estağfiru leke rabbı innehu kane bı a'tezilüküm ve ma ted'une min dunillahi ve ed'u rabbı asa ella ekune bi düai rabbı ve ma ya'büdune min dunillahi vehebna lehu ishaka ve ya'kub ve küllen cealna vehebna lehüm mir rahmetina ve cealna lehüm lisane sıdkın fil kitabi musa innehu kane muhlesav ve kane rasulen nadeynahü min canibit turil eymeni ve karrabnahü vehebna lehu mir rahmetina ehahü harune nebiyyaVideoyu fil kitabi ismaıyle innehu kane sadikal va'di ve kane rasulen kane ye'müru ehlehu bis salati vez zekati ve kane ınde rabbihı fil kitabi idrıse innehu kane sıddıkan rafa'nahü mekanen en'amellahü aleyhim minen nebiyyıne min zürriyyeti ademe ve mimmen hamelna mea nuhıv ve min zürriyyeti ibrahıme ve israıle ve mimmen hedeyna vectebeyna iza tütla aleyhim ayatür rahmani harru süccedev ve halefe mim ba'dihim halfün edaus salate yettebeuş şehevati fe sevfe yelkavne men tabe ve amene ve amile salihan fe ülaike yedhulunel cennete ve la yuzlemune şey' adninilletı veader rahmanü ıbadehu bil ğayb innehu kane va'dühu me' yesmeune fıha bükratev ve cennetülletı nurisü min ıbadina men kane ma netezzelü illa bi emri rabbik lehu ma beyne eydına ve ma halfena ve ma beyne zalik ve ma kane rabbüke nesiyya 58. Ayet secde ayetidir. semavati vel erdı ve ma beynehüma fa'büdhü vastabir li ıbadetih hel ta'lemü lehu yekulül insanü e iza ma mittü le sevfe uhracü ve la yezkürul insanü enna halaknahü min kablü ve lem yekü şey' ve rabbike le nahşürannehüm veş şeyatıyne sümme le nuhdırannehüm havle cehenneme lenenzianne min külli şıatin eyyühüm eşeddü aler rahmani le nahnü a'lemü billezıne hüm evla biha im minküm illa varidüha kane ala kabbike hatmem nüneccillezınet tekav ve nezeruz zalimıne fıha iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin kalellezıne keferu lillizıne amenu eyyül ferıkayni hayrum mekamev ve ahsenü kem ehlekna kablehüm min karnin hüm ahsenü esasev ve ri' men kane fid dalaleti felyemdüd lehür rahmanü medda hatta iza raev ma yuadune immel azabe ve immes saah fe seya'lemune men hüve şerrum mekanev ve ad'afü yezıdüllahüllezınehtedev hüda vel bakıyatüs salihatü hayrun ınde rabbike sevabev ve hayrum fe raeytellezı kefera bi ayatina ve kale leuteyenne malev ve ğaybe emittehaze ınder rahmani senektübü ma yekulü ve nemüddü lehu minel azabi nerisühu ma yekulü ve ye'tına min dunillahi alihetel li yekunu lehüm seyekfürune bi ıbadetihim ve yekunune aleyhim lem tera enna erselneş şeyatıyne alel kafirıne teüzzühüm la ta'cel aleyhim innema neuddülehüm nahşürul müttekıyne iler rahmani nesukul mücrimıne ila cehenneme yemlikuneş şefaate illa menttehaze ınder rahmani kalittehazer rahmanü kad ci'tüm şey'en semavatü yetefettarne minhü ve tenşekkul erdu ve tehırrul cibalü deav lirrahmani ma yembeğıy lir rahmani ey yettehıze küllü men fis semavate vel erdı illa atir rahmani kad ahsahüm ve addehüm küllühüm atıhi yevmel kıyameti amenu ve amilus salihati se yec'alü lehümür rahmanu innema yessernahü bi lisanike li tübeşşira bihil müttekıyne ve tünzira bihı kavmel kem ehlekna kablehüm min karn hel tühussü minhüm min ehadin ev temeu lehüm rikzaMERYEM SÜRESİ ARAPÇA OKUNUŞU MERYEM SURESİ DİYANET MEALİRahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıylaKâf Hâ Yâ Ayn Sâd. ?1? Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır. ?2? Hani o Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı. ?3? O şöyle demişti "Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda cevapsız bırakılarak hiç mahrum olmadım." ?4? "Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarımın isyankâr olmalarından korkuyorum. karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!" ?5-6? Allah şöyle dedi "Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik." ?7? Zekeriyya, "Rabbim!" "Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim nasıl çocuğum olur?" ?8? Vahiy meleği dedi ki "Evet, öyle. Ancak Rabbin diyor ki "Bu bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım." ?9? Zekeriyya, "Rabbim, öyleyse bana çocuğumun olacağınabir işaret ver", dedi. Allah da, "Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde insanlarla üç gün üç gece konuşamamandır" dedi. ?10? Derken Zekeriya ibadet yerinden halkının karşısına çıktı. Konuşmak istedi, konuşamadı ve onlara "Sabah akşam Allah'ı tespih edin" diye işaret etti. ?11?Yahya dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine "Ey Yahya kitaba sımsıkı sarıl" dedik. Biz ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah'tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi. ?12-14? Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün ona selam olsun! ?15? Ey Muhammed! Kitapta Kur'an'da Meryem'i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve kendini onlardan uzak tutmak için onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. ?16-17? Meryem, "Senden, Rahmân'a sığınırım. Eğer Allah'tan çekinen biri isen bana kötülük etme" dedi. ?18? Cebrail, "Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim" dedi. ?19? Meryem, "Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olabilir?" dedi. ?20? Cebrail, "Evet, öyle. Rabbin diyor ki O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu zaten ezelde hükme bağlanmış bir iştir" dedi. ?21? Böylece Meryem çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi. ?22? Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!" dedi. ?23? Bunun üzerine Cebrail ağacın altından ona şöyle seslendi "Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı." ?24? . "Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün." ?25?"Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, "Şüphesiz ben Rahmân'a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım" de. ?26? Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler "Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!" ?27? "Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi." ?28? Bunun üzerine Meryem, çocukla konuşun diye ona işaret etti. "Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?" dediler. ?29? Bebek şöyle konuştu "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. Bana kitabı İncil'i verdi ve beni bir peygamber yaptı." ?30? "Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekatı emretti." ?31? "Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı." ?32? "Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm esenlik verilmiştir." ?33? Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur. ?34? Allah'ın çocuk edinmesi düşünülemez. O bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece "ol!" der ve o da oluverir. ?35? Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse yalnız O'na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur. ?36? Fakat hıristiyan gruplar, aralarında ayrılığa düştüler. Büyük bir günü görüp yaşayacakları için vay kafirlerin haline! ?37? Bize gelecekleri gün gerçekleri ne iyi işitip ne iyi görecekler! Ama zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler. ?38?Onları, gaflet içinde bulunup iman etmezlerken işin bitirileceği o pişmanlık günüyle uyar. ?39? Şüphesiz yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız, biz! Ancak bize döndürülecekler. ?40? Kitapta İbrahim'i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi. ?41? Hani babasına şöyle demişti "Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?" ?42? "Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola ileteyim." ?43? "Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahmân'a isyankâr olmuştur." ?44? "Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum." ?45? Babası, "Ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!" dedi. ?46? İbrahim şöyle dedi "Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle kuşatmıştır." ?47? "Sizi ve Allah'tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabb'ime ibadet ediyorum. Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum." ?48? İbrahim, onları da onların taptıklarını da terk edince ona İshak ile Yakub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık. ?49? Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik. ?50? Kitapta, Mûsâ'yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resül, bir nebi idi. ?51?Ona, Tûr dağının sağ tarafından seslendik ve kendisi ile gizlice konuşmak için kendimize yaklaştırdık. ?52? Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn'u bir nebi olarak kendisine bahşettik. ?53? Kitap'ta İsmail'i de an. Şüphesiz o sözünde duran bir kimse idi. Bir resül, bir nebi idi. ?54? Ailesine namaz ve zekatı emrederdi. Rabb'inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı. ?55? Kitap'ta İdris'i de an. Şüphesiz o doğru sözlü bir kimse, bir nebi idi. ?56? Onu yüce bir makama yükselttik. ?57? İşte bunlar, Adem'in ve Nûh ile beraber gemiye bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim'in, Yakub'un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. ?58? Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevi tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır. ?59? Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân'ın, kullarına gıyaben vaad ettiği "Adn" cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz onun va'di kesinlikle gerçekleşir. ?60-61? Orada boş söz işitmezler. Yalnızca meleklerin "selam!" deyişini işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır. ?62? İşte bu, kullarımızdan Allah'a karşı gelmekten sakınanlara miras kılacağımız cennettir. ?63? Cebrail şöyle dedi "Biz ancak Rabbinin" emriyle ineriz. Önümüzdekiler, arkamızdakiler ve bunlar arasındakiler hep O'nundur. Rabbin unutkan değildir." ?64?MEALİN DEVAMI İÇİN TIKLAYINMERYEM SURESİ NEDEN İNDİRİLMİŞTİR?Meryem Suresi, Hz. Meryem ve Hz. İsa hakkında bilgi vermektedir. Hz. Muhammed'e onlar hakkında kötü söz söyleyen kimselere doğru olanı bildirmesi için vahiy gönderilmiştir. Ayrıca Meryem Suresi, Allah'ın mucizelerini anlatmaktadır. Ona inanmak ve ibadet etmek gerektiğini buyurmakta, iman etmeyenlerin safında bulunmamak gerektiğini SURESİ YERİNE HANGİ SURE OKUNABİLİR?Kur'an-ı Kerim'de yer alan surelerin faziletleri ve anlamları farklıdır. Ancak Meryem Suresinin tamamının veya bir kısmının okunamadığı durumlarda başka bir sure okunabilmektedir. Ezbere bilinen ya da okunan diğer sure ile ibadet tamamlanmalı, eksik duruma gelen kişiler, isteğe bağlı olarak Meryem Suresini okuyarak ibadet edebilmektedir. Meryem Suresini Arapça okuma şartı bulunmadığı için Türkçe olarak da okunabilmektedir.
Meryem süresi okunuşu ve Türkçe mealiBismillahirrahmanirrahim1. Kef ha ya ayn sad 2. Zikru rahmeti rabbike abdehu zekeriyya 3. İz nada rabbehu nidaen hafiyya 4. Kale rabbi innı vehenel azmü minnı veştealer ra'sü şeybev ve lem eküm bi düaike rabbi şekıyya 5. Ve innı hıftül mevaliye miv veraı ve kanetimraetı akıran feheb lı mil ledünke veliyya 6. Yerisüni ve yerisü min ali ya'kube vec'alhü rabbi radıyya 7. Ya zekeriyya inna nübeşşiruke bi ğulaminismühu yahya lem nec'al lehu min kablü semiyya 8. Kale rabbi enna yekunü lı ğulamüv ve kanetimraeti akırav ve kad belağtü minel kiberi ıtiyya 9. Kale kezalik kale rabbüke hüve aleyye heyyinüv ve kad halaktüke min kablü ve lem tekü şey'a 10. Kale rabbic'al lı ayeh kale ayetüke ella tükellimen nase selase leyalin seviyya 11. Fe harace ala kavmihı minel mıhrabi fe evha ileyhim en sebbihu bükratev ve aşiyya 12. Ya yahya huzil kitabe bi kuvveh ve ateynahül hukme abiyya 13. Ve hananem mil ledünna ve zekah ve kane tekıyya 14. Ve berram bi valideyhi ve lem yekün cebbaran asıyya 15. Ve selamün aleyhi yevme vülide ve yevme yemutü ve yevme yüb'asü hayya 16. Vezkür fil kitabi meryem izintebezet min ehliha mekanen şerkıyya 17. Fettehazet min dunihim hıcaben fe erselna ileyha ruhana fe temessele leha beşaren seviyya 18. Kalet innı euzü bir rahmani minke in künte tekıyya 19. Kale innema ene rasulü rabbiki li ehebe leki ğulamen zekiyya 20. Kalet enna yekunü li ğulamüv ve lem yemsesnı beşeruv ve lem ekü beğıyya 21. Kale kezalik kale rabbüki hüve aleyye heyyin ve li nec'alehu ayetel linnasi ve rahmetem minna ve kane emram makdıyya 22. Fe hamelethü fentebezet bihı mekanen kasıyya 23. Fe ecaehel mehadu ila ciz'ın nahleh kaletya leytenı mittü kable haza ve küntü nesyem mensiyya 24. Fe nadaha min tahtiha ella tahzenı kad ceale rabbüki tahteki seriyya 25. Ve hüzzı ileyki bi ciz'ın nahleti tüsakıt aleyki rutaben ceniyya 26. Fe külı veşrabı ve karrı ayna fe imma terayinne minel beşeri ehaden fe kulı innı nezertü lir rahmani savmen fe len ükellimel yevme insiyya 27. Fe etet bihı kavmeha tahmilüh kalu ya meryemü le kad ci'ti şey'en feryya 28. Ya uhte harune ma kane ebukimrae sev'iv ve ma kanet ümmüki beğıyya 29. Fe eşarat ileyhi kalu keyfe nükelimü men kane fil mehdi sabiyya 30. Kale innı abdüllahi ataniyel kitabe ve cealenı nebiyya 31. Ve cealenı mübaraken eyne ma küntü ve evsanı bis salati vez zekati ma dümtü hayya 32. Ve berram bi validetı ve lem yec'alnı cebbaran şekıyya 33. Vesselamü aleyye yevme vülidtü ve yevme emutü ve yevme üb'asü hayya 34. Zalike ıysebnü meryem kavlel hakkıllezı fıhi yemterun 35. Ma kane lillahi ey yettehıze miv veledin sübhaneh iza kada emran fe innema yekulü lehu küm fe yekun 36. Ve innellahe rabbı ve rabbüküm fa'büduh haza sıratum müstekıym 37. Fahtelefel ahzabü mim beynihim fe veylül lillezıne keferu mim meşhedi yevmin azıym 38. Esmı'bihim ve ebsır yevme ye'tunena lakiniz zalimunel yevme fı dalalim mübın 39. Ve enzirhüm yevmel hasrati iz kudıyel emr ve hüm fı ğafletiv ve hüm la yü'minun 40. İnna nahnü nerisül erda ve men aleyha ve ileyna yürceun 41. Vezkür fil kitabi ibrahım innehu kane sıddıkan nebiyya 42. İz kale li ebıhi ya ebeti lime ta'büdü ma la yesmeu ve la yübsıru ve la yuğnı anke şey'a 43. Ya ebeti innı kad caenı minel ılmi ma lem ye'tike fettebı'nı ehdike sıratan seviyya 44. Ya ebeti la ta'büdiş şeytan inneş şeytane kane lir rahmani asıyya 45. Ya ebeti ninı ehafü ey yemesseke azabüm miner rahmani fe tekune liş şeytani veliyya 46. Kale erağıbün ente an alihetı ya ibrahım leil lem tentehi le ercümenneke vehcürnı meliyya 47. Kale selamün aleyk se estağfiru leke rabbı innehu kane bı hafiyya 48. Ve a'tezilüküm ve ma ted'une min dunillahi ve ed'u rabbı asa ella ekune bi düai rabbı şekıyya 49. Felemma'tezelehüm ve ma ya'büdune min dunillahi vehebna lehu ishaka ve ya'kub ve küllen cealna nebiyya 50. Ve vehebna lehüm mir rahmetina ve cealna lehüm lisane sıdkın aliyya 51. Vezkür fil kitabi musa innehu kane muhlesav ve kane rasulen nebiyya 52. Ve nadeynahü min canibit turil eymeni ve karrabnahü neciyya 53. Ve vehebna lehu mir rahmetina ehahü harune nebiyya 54. Vezkür fil kitabi ismaıyle innehu kane sadikal va'di ve kane rasulen nebiyya 55. Ve kane ye'müru ehlehu bis salati vez zekati ve kane ınde rabbihı merdıyya 56. Vezkür fil kitabi idrıse innehu kane sıddıkan nebiyya 57. Ve rafa'nahü mekanen aliyya 58. Ülaikellezıne en'amellahü aleyhim minen nebiyyıne min zürriyyeti ademe ve mimmen hamelna mea nuhıv ve min zürriyyeti ibrahıme ve israıle ve mimmen hedeyna vectebeyna iza tütla aleyhim ayatür rahmani harru süccedev ve bükiyya 59. Fe halefe mim ba'dihim halfün edaus salate yettebeuş şehevati fe sevfe yelkavne ğayya 60. İlla men tabe ve amene ve amile salihan fe ülaike yedhulunel cennete ve la yuzlemune şey'a 61. Cennati adninilletı veader rahmanü ıbadehu bil ğayb innehu kane va'dühu me'tiyya 62. La yesmeune fıha bükratev ve aşiyya 63. Tilkel cennetülletı nurisü min ıbadina men kane tekıyya 64. Ve ma netezzelü illa bi emri rabbik lehu ma beyne eydına ve ma halfena ve ma beyne zalik ve ma kane rabbüke nesiyya 58. Ayet secde ayetidir. 65. Rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma fa'büdhü vastabir li ıbadetih hel ta'lemü lehu semiyya 66. Ve yekulül insanü e iza ma mittü le sevfe uhracü hayya 67. E ve la yezkürul insanü enna halaknahü min kablü ve lem yekü şey'a 68. Fe ve rabbike le nahşürannehüm veş şeyatıyne sümme le nuhdırannehüm havle cehenneme cisiyya 69. Sümme lenenzianne min külli şıatin eyyühüm eşeddü aler rahmani ıtiyya 70. Sümme le nahnü a'lemü billezıne hüm evla biha sıliyya 71. Ve im minküm illa varidüha kane ala kabbike hatmem makdıyya 72. Sümme nüneccillezınet tekav ve nezeruz zalimıne fıha cisiyya 73. Ve iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin kalellezıne keferu lillizıne amenu eyyül ferıkayni hayrum mekamev ve ahsenü nediyya 74. Ve kem ehlekna kablehüm min karnin hüm ahsenü esasev ve ri'ya 75. Kul men kane fid dalaleti felyemdüd lehür rahmanü medda hatta iza raev ma yuadune immel azabe ve immes saah fe seya'lemune men hüve şerrum mekanev ve ad'afü cünda 76. Ve yezıdüllahüllezınehtedev hüda vel bakıyatüs salihatü hayrun ınde rabbike sevabev ve hayrum meradda 77. E fe raeytellezı kefera bi ayatina ve kale leuteyenne malev ve veleda 78. Ettaleal ğaybe emittehaze ınder rahmani ahda 79. Kella senektübü ma yekulü ve nemüddü lehu minel azabi medda 80. Ve nerisühu ma yekulü ve ye'tına ferda 81. Vettehazu min dunillahi alihetel li yekunu lehüm ızza 82. Kella seyekfürune bi ıbadetihim ve yekunune aleyhim dıdda 83. E lem tera enna erselneş şeyatıyne alel kafirıne teüzzühüm ezza 84. Fe la ta'cel aleyhim innema neuddülehüm adda 85. Yevme nahşürul müttekıyne iler rahmani vefda 86. Ve nesukul mücrimıne ila cehenneme virda 87. La yemlikuneş şefaate illa menttehaze ınder rahmani ahda 88. Ve kalittehazer rahmanü veleda 89. Le kad ci'tüm şey'en idda 90. Tekadüs semavatü yetefettarne minhü ve tenşekkul erdu ve tehırrul cibalü hedda 91. En deav lirrahmani veleda 92. Ve ma yembeğıy lir rahmani ey yettehıze veleda 93. İn küllü men fis semavate vel erdı illa atir rahmani abda 94. Le kad ahsahüm ve addehüm adda 95. Ve küllühüm atıhi yevmel kıyameti ferda 96. İnnellezıne amenu ve amilus salihati se yec'alü lehümür rahmanu vüdda 97. Fe innema yessernahü bi lisanike li tübeşşira bihil müttekıyne ve tünzira bihı kavmel lüdda 98. Ve kem ehlekna kablehüm min karn hel tühussü minhüm min ehadin ev temeu lehüm rikza 19 - Meryem Suresi MealiBismillahirrahmânirrahîm Mekke döneminde inmiştir. 98 âyettir. Bazı tefsir bilginlerine göre 58 ve 71. âyetler Medine döneminde inmiştir. Sûre, Meryem'in, oğlu İsa'yı nasıl dünyaya getirdiğini anlattığı için bu adla anılmıştır. Sûrede başlıca, tevhit inancını yerleştirmek amacıyla bazı peygamberlerin kıssaları ve kıyamet sahneleri konu Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd. 2. Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır. 3. Hani o Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı. 4. O şöyle demişti "Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda cevapsız bırakılarak hiç mahrum olmadım." 5, 6. "Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarımın isyankâr olmalarından korkuyorum. karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!" 7. Allah şöyle dedi "Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik." 8. Zekeriyya, "Rabbim!" "Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim nasıl çocuğum olur?" 9. Vahiy meleği dedi ki "Evet, öyle. Ancak Rabbin diyor ki "Bu bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım." 10. Zekeriyya, "Rabbim, öyleyse bana çocuğumun olacağınabir işaret ver", dedi. Allah da, "Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde insanlarla üç gün üç gece konuşamamandır" dedi. 11. Derken Zekeriya ibadet yerinden halkının karşısına çıktı. Konuşmak istedi, konuşamadı ve onlara "Sabah akşam Allah'ı tespih edin" diye işaret etti. 12, 13, 14. Yahya dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine "Ey Yahya kitaba sımsıkı sarıl" dedik. Biz ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah'tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi. 15. Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün ona selam olsun! 16, 17. Ey Muhammed! Kitapta Kur'an'da Meryem'i de ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve kendini onlardan uzak tutmak için onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. 18. Meryem, "Senden, Rahmân'a sığınırım. Eğer Allah'tan çekinen biri isen bana kötülük etme" dedi. 19. Cebrail, "Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim" dedi. 20. Meryem, "Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olabilir?" dedi. 21. Cebrail, "Evet, öyle. Rabbin diyor ki O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu zaten ezelde hükme bağlanmış bir iştir" dedi. 22. Böylece Meryem çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi. 23. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!" dedi. 24. Bunun üzerine Cebrail ağacın altından ona şöyle seslendi "Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı." 25. . "Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün." 26. "Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, "Şüphesiz ben Rahmân'a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım" de. 27. Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler "Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!" 28. "Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi." 29. Bunun üzerine Meryem, çocukla konuşun diye ona işaret etti. "Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?" dediler. 30. Bebek şöyle konuştu "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. Bana kitabı İncil'i verdi ve beni bir peygamber yaptı." 31. "Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekatı emretti." 32. "Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı." 33. "Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm esenlik verilmiştir." 34. Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur. 35. Allah'ın çocuk edinmesi düşünülemez. O bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece "ol!" der ve o da oluverir. 36. Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse yalnız O'na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur. 37. Fakat hıristiyan gruplar, aralarında ayrılığa düştüler. Büyük bir günü görüp yaşayacakları için vay kafirlerin haline! 38. Bize gelecekleri gün gerçekleri ne iyi işitip ne iyi görecekler! Ama zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler. 39. Onları, gaflet içinde bulunup iman etmezlerken işin bitirileceği o pişmanlık günüyle uyar. 40. Şüphesiz yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız, biz! Ancak bize döndürülecekler. 41. Kitapta İbrahim'i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi. 42. Hani babasına şöyle demişti "Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?" 43. "Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola ileteyim." 44. "Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahmân'a isyankâr olmuştur." 45. "Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum." 46. Babası, "Ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!" dedi. 47. İbrahim şöyle dedi "Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle kuşatmıştır." 48. "Sizi ve Allah'tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabb'ime ibadet ediyorum. Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum." 49. İbrahim, onları da onların taptıklarını da terk edince ona İshak ile Yakub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık. 50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik. 51. Kitapta, Mûsâ'yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resül, bir nebi idi. 52. Ona, Tûr dağının sağ tarafından seslendik ve kendisi ile gizlice konuşmak için kendimize yaklaştırdık. 53. Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn'u bir nebi olarak kendisine bahşettik. 54. Kitap'ta İsmail'i de an. Şüphesiz o sözünde duran bir kimse idi. Bir resül, bir nebi idi. 55. Ailesine namaz ve zekatı emrederdi. Rabb'inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı. 56. Kitap'ta İdris'i de an. Şüphesiz o doğru sözlü bir kimse, bir nebi idi. 57. Onu yüce bir makama yükselttik. 58. İşte bunlar, Adem'in ve Nûh ile beraber gemiye bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim'in, Yakub'un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. 59. Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevi tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır. 60, 61. Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân'ın, kullarına gıyaben vaad ettiği "Adn" cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz onun va'di kesinlikle gerçekleşir. 62. Orada boş söz işitmezler. Yalnızca meleklerin "selam!" deyişini işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır. 63. İşte bu, kullarımızdan Allah'a karşı gelmekten sakınanlara miras kılacağımız cennettir. 64. Cebrail şöyle dedi "Biz ancak Rabbinin" emriyle ineriz. Önümüzdekiler, arkamızdakiler ve bunlar arasındakiler hep O'nundur. Rabbin unutkan değildir." 65. Allah göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu halde, O'na ibadet et ve O'na ibadet etmede sabırlı ol. Hiç, O'nun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun? 66. İnsan, "Öldüğümde gerçekten diri olarak topraktan çıkarılacak mıyım?" der. 67. İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi? 68. Rabbine andolsun, onları şeytanlarla beraber mutlaka haşredeceğiz. Sonra onları kesinlikle cehennemin çevresinde diz üstü hazır edeceğiz. 69. Sonra her bir topluluktan, Rahman'a karşı en isyankâr olanları mutlaka çekip çıkaracağız. 70. Sonra, oraya girmeye en layık olanları muhakkak ki en iyi biz biliriz. 71. Ey insanlar! Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir. 72. Sonra Allah'a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş halde bırakırız. 73. Âyetlerimiz kendilerine apaçık bir şekilde okunduğu zaman, inkar edenler, inananlara, "İki topluluktan hangisinin bulunduğu yer daha hayırlı meclis ve mahfili daha güzeldir?" dediler. 74. Biz onlardan önce, mal-mülk ve görünümü daha güzel olan nice nesilleri helak ettik. 75. Ey Muhammed! De ki "Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin! Nihayet kendilerine vaad olunan azabı, ya da kıyameti gördüklerinde kimin yeri daha kötüymüş, kimin taraftarları daha zayıfmış bilecekler. 76. Allah doğruya erenlerin hidayetini artırır. Kalıcı salih ameller Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, sonuç itibari ile de. 77. Âyetlerimizi inkar edip "Bana elbette mal ve evlat verilecek!" diyen kimseyi gördün mü? 78. Gaybı mı görüp bilmiş, yoksa Rahmân'dan bir söz mü almış? 79. Hayır! İş onun dediği gibi değil. Biz onun söylediklerini yazacağız ve azabını arttırdıkça arttıracağız! 80. Onun ahirette sahip olacağını söylediği şeylere biz varis olacağız ve o bize tek başına gelecek. 81. Onlar, kendileri için kuvvet ve şeref kaynağı olsunlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler. 82. Hayır! İlahları, onların ibadetlerini inkar edecekler ve kendilerine düşman olacaklar. 83. Kafirlerin başına, onları durmadan günaha ve azgınlığa tahrik eden şeytanları gönderdiğimizi görmedin mi? 84. Ey Muhammed! Şu halde onların azaba uğramalarını istemekte acele etme. Biz onlar için ancak takdir ettiğimiz günleri sayıp durmaktayız. 85, 86. Allah'a karşı gelmekten sakınanları Rahmân'ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi toplayacağımız, suçluları da suya koşan susuz develer gibi cehenneme sevkedeceğimiz günü düşün! 87. Rahmân'ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır. 88. Onlar, "Rahmân bir çocuk edindi" dediler. 89. Andolsun, siz çok çirkin bir şey ortaya attınız. 90, 91. Rahman'a çocuk isnat etmelerinden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp çökecektir! 92. Halbuki Rahmân'a bir çocuk edinmek yakışmaz. 93. Göklerdeki ve yerdeki herkes Rahman'a kul olarak gelecektir. 94. Andolsun, Allah onları ilmiyle kuşatmış ve tek tek saymıştır. 95. Onların her biri kıyamet günü O'na tek başına gelecektir. 96. İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, gönüllere bir sevgi koyacaktır. 97. Ey Muhammed! Biz, Allah'a karşı gelmekten sakınanları Kur'an ile müjdeleyesin, inat eden bir topluluğu da uyarasın diye, onu senin dilin ile indirip kolaylaştırdık. 98. Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Onlardan hiçbirini hissediyor yahut onların bir fısıltısını olsun işitiyor musun? Linkback
kef ha ya ayn sad zikru rahmeti