Eski Yunan’daki fabl ve kısa romanslar, “Bin bir Gece Masalları” öykünün habercileridir. Ama öykü ancak 19. yüzyılda romantizm ve gerçekçilik akımlarının yaygınlaşmasıyla edebi bir tür haline gelebilmiştir. Anlatmayabağlı edebî metin türleri şunlardır: » Masal » Fabl » Destan ilgi çekici bir biçimde anlatıldığı kısa ♦ Bu öykü türünde serim Dünyanın en ünlü fabl yazarları Ezop ve Jean de La Fontaine'dir. Ezop'un fablları İ.Ö. 300 yılında derlenerek yazıya geçirilmiştir. ABD'li James Thurber ve İngiliz George Orwell çağdaş fabl yazarlarıdır. Genellikle öğüt vermek ve ders çıkarmak için anlatılan kısa bir öyküdür. Fabl sözcüğü Latince öykü Cevap : F harfi ile başlayan metin türlerini ; Fıkra (Köşe Yazısı) ve Fabl olarak inceleyebiliriz. Diğer Metin Türleri; 1. Deneme: Herhangi bir konuda kişisel görüş ve düşüncelerin anlatıldığı yazı türüdür. Konu sınırlaması yoktur. Her konuda deneme yazılabilir. Yazar, anlattıklarını kanıtlamak zorunda değildir. Yazarlartam metin dosyasında tüm düzeltmeleri sarı renkte vurgulanmış olarak belirtmelidirler. Revize edilmiş tam metin dosyası "Tam metin dosyası" türünde sisteme yüklenmelidir. Yazar Cevap Mektubu. Yazarlar, her bir yorum için geri bildirimlerini ayrı bir mektupta yazmalı ve revize edilmiş makale ile birlikte sisteme Günlükolaylarla ya da toplumun sorunlarına ait herhangi bir konu üzerinde yazılan yazılardır. Gazete ve dergilerde yayımlanır. Toplumu ilgilendiren güncel olaylar ele alınır. Deyimlere, atasözlerine ve nükteli sözlere yer verilir. Ele alınan konu, kanıtlanmaz. Açık, sade ve anlaşılır bir dil kullanılır. BrYIO. Ödeci AS Fabl Örnekleri KısaKARGA İLE TİLKİBir dala konmuştu karga cenapları; Ağzında bir parça peynir vardı. Sayın tilki kokuyu almış olmalı,Ona nağme yapmaya başladı “-Ooo! Karga cenapları,merhaba! Ne kadar güzelsiniz,ne kadar şirinsiniz! Gözüm kör olsun yalanım varsa. Tüyleriniz gibiyse sesiniz, Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın.” Keyfinden aklı başından gitti bay karganın. Göstermek için güzel sesini Açınca ağzını,düşürdü nevalesini. Tilki kapıp onu dedi ki “Efendiciğim, Size güzel bir ders vereceğim Her dalkavuk bir alığın sırtından geçinir, Bu derse de fazla olmasa gerek bir peynir.” Karga şaşkın,mahcup,biraz da geç ama, Yemin etti gayrı faka basmayacağına. Jean de La Fontaine TİLKİ İLE KEDİTilki ile kedi sohbet durmadan ne kadar hilekar ve kurnaz olduğunu göre düşmanları onu alt edemezmiş çünkü onlardan kurtulacak bir sürüoyun ve hile bilirmiş. Kedi biraz da utanarak;”Ben fazla oyun bilmem ki!” demiş.”Düşmanlarımın elinden kurtulmak için bir tek yol bilirim,o da kaçmaktır.” Tilki;”Kedi kardeş!” demiş,”Ben her tehlike karşısında başımın çaresine bakabilirim ama senin durumuna bir gün düşmanların seni çabuk alt edecek.” Az sonra bir sürü tazının bağrışmalarını avcı topluluğuna ait olan bu köpekler,bütün hızlarıyla kendilerine doğru hemen,yanındaki bir ağacın dallarına sıçrayarak en üstteki bir yaprak kümesinin içine saklanmış. Tilki ise;”Acaba şu hileyi mi yapsam,yoksa bu hileyi mi?” diye düşünmeye o kadar çok hile biliyormuş ki,hangisini uygulamasının daha doğru olacağına karar birisini uygulayacakmış ki,tazılar etrafını çevirip tilkinin işini bitirivermişler. Bütün olanları yukarıdan seyreden kedi,çok hile bilmediğine BÖCEĞİ VE KARINCAAğustosböceği bütün yaz Saz çalmış, türkü söylemiş. Karakış birden bastırınca Şafak atmış zavallıda; Bir şey bulamaz olmuş yiyecek Koca ormanda ne bir kurtçuk, ne bir sinek. Gitmiş komşusu karıncaya — Aman kardeş, demiş, hâlim fena; Bir şeycikler ver de kışı geçireyim. Yaz gelince öderim, Hem de faizi maiziyle; Ağustosu geçirmem bile. Ödemezsem böcek demeyin bana. Karınca iyidir hoştur ama Eli sıkıdır Can verir, mal vermez. — Sormak ayıp olmasın ama, demiş; Bütün yaz ne yaptınız? — Ne mi yaptım? demiş ağustosböceği; Gece gündüz türkü söyledim; Fena mı ettim sizce? — Yoo, demiş karınca, ne mutlu size; Ama hep türkü söylemek olmaz; Kışın da oynayın ASLANVaktiyle ormanın birinde,canavar mı canavar bir aslan kan döker,canını yakmadık tek bir hayvan bile yaşadığı sürece,hiçbir hayvan rahat yüzü hayvanlar ondan nefret eder,ölümünü beklermiş. Bu zalim aslan sonunda kuvveti dişler de dökülünce herkesin maskarası hayvan ona yardım etmiyor ve onunla bir gün oturup karar almışlar;”Gelin hep beraber,bize bunca kötülük eden bu zalim aslanı iyice bir dövelim. Yaptıklarının cezasını,az da olsa gömüş olsun böylece.” Sonunda bütün hayvanlar aslana bir dövmüşler boynuz vuruyor,diğeri çifte atıyor,bir başkası bir öç almışlar İLE FAREHerkese saygı göstermeli elden geldikçe. Umulmadık kimselerden fayda görür insan. İşte bu,gerçeği anlatan bir hikaye, Daha nice bin hikaye arasından. Pençesi dibinde bir arslanın, Dalgınlıkla bir fare çıkıverdi. Bu fırsatı kullanmadı sultanı ormanın, Fareye dokunmayıp bir büyüklük gösterdi. Bu iyiliği boşa gitti sanmayın; Kimin aklına gelir ki bir an, Fareye işi düşer arslanın? Ama o da bir gün dışarı çıktı ormandan; Gitti tutuldu bir ağa. Ne çırpınma, ne kükreme … Kâr etmez tuzağa. Bay fare koştu; dişiyle arslanın ağını, Öyle bir kemirdi ki ağ söküldü nihayet. Sabırla zamanın yaptığını; Ne kuvvet yapabilir, ne şiddet. “İyilik eden iyilik bulur.” “Hizmet et benim için, hizmet edeyim senin için.” “İyilik iki baştan olur.” Jean de La Fontaine Çev. O. Veli Kanık TAVŞAN İLE KAMLUMBAĞA Tavşan ikide bir böbürleniyor -Kimse benden hızlı koşamaz, diyormuş. Sonunda kaplumbağa dayanamamış -İstersen yarışalım, demiş. Koşuya başlamışlar. Tavşan epeyce yol aldıktan sonra,"Hıh, o sırtı kabuklu hayvancık sürüne sürüne kim bilir ne zaman sonra bana yetişir?" diye düşünmüş. -Şu ağacın altına biraz uzanıp dinleneyim, demiş. Uyuyakalmış. Kaplumbağa ağır yürüyüşü ile yürümüş yürümüş, hiç dinlenmeden yol almış. Tavşan bir ara gözünü açmış. Bir de ne görse beğenirsiniz, kaplumbağa neredeyse yarışı bitirmek üzereymiş. Hemen fırlamış, rüzgar gibi koşmaya başlamış. Ama ne çare, kaplumbağaya yetişememiş. Böylece tavşan yarışı kaybetmiş. Aldırış etmemenin cezasını çekmiş. Kaplumbağa ise düzgün adımlarla, durmadan yürüdüğü için yarışı İLE KÖPEK Bir köpek ormanda gezerken kurtla ve çok zayıflamış olan kurt,ayakta zor kurdun bu haline çok üzülmüş.”Ne kadar kötü görünüyorsun böyle kurt kardeş?”demiş.”Herkes bizi düşman bilse de,biz uzaktan sana yardım etmek isterim.” “Hiç sorma.” demiş kurt.”Ağır bir hastalığa yakalandığım için uzun süre iyileştim ama bir av yakalayacak kadar gücüm kalmadı de böyle aç susuz dolaşıyorum artık.” “Sen hiç üzülme.”demiş köpek.”Ben sana yardım akşam sahibimin düğünü var. Akşam olunca köyün dışındaki çalılıklara sana düğün yemeklerinin artıklarını taşırım.” Birkaç gün boyunca köpek tarafından beslenen kurt,sonunda kendini toparlayıp eski kuvvetine edip vedalaştıktan sonra da ormana gitmiş. Aradan yıllar iyice yaşlanınca sahibi onu dışarı aylak aylak gezen köpek,eski dostu kurtla karşılaşmış.”Hayrola?” demiş kurt.”Çok perişan görünüyorsun.” Köpek içini çekip;”Yaşlandım artık!” demiş.”Sahibimin işine yaramadığım için beni kovdu.” Kurt;”biz eski dost değil miyiz?” demiş.”Şimdi yardım etme sırası hayatımı nasıl kurtarmıştın?Hemen bir plan buldum!Senin sahibinin küçük bir çocuğu vardı değil mi?Şimdi ben gidip onu kaçıracağım,sen de geri sahibin seni el üstünde tutacak.” Bu sözleri söyleyen kurt,kaşla göz arasında gidip,çocuğu ormana herkes silahlanıp ormana koşmuş ancak daha ormana girmeden,yaşlı ve işe yaramaz diye evden kovdukları köpeğin çocuğu geri getirdiğini görmüşler. Bu olaydan sonra yaşlı köpeğin itibarı öyle artmış ki,insanlar onunkahramanlığını yüzlerce yıl çocuklarına anlatmışlar. Kurtla köpek arasındaki bu danışıklı dövüşü hiç kimse İLE LEYLEK Tilkinin iyiliği tutmuş bir gün ! Leyleği yemeğe buyur etmiş - Ama, demiş tilki, bizde misafir Umduğunu değil bulduğunu yer. Meğer tilkinin cimrisi hepsinden betermiş Bir çorba çıkarmış topu topu O da sulu mu sulu Hem nerden getirse beğenirsiniz? Tabakta. Leylek gagasıyla uğraşadursun Tilki bitirmiş hepsini bir solukta. Leylek kızmış, ama çekmiş sineye. Bir zaman sonra O da tilkiyi buyur etmiş yemeğe. - Hay hay, demiş tilki, nasıl gelmem? Ben dostlara naz etmesini sevmem. Tam saatinde gelmiş. Leyleğe türlü diller dökmüş. Şu güzel bu güzel, Hele yemeğin kokusu Gel iştahım gel! Gerçi tilkilerin iştahı Pek nazlı değilmiş ama Et kokusu başka şeymiş. - Kuşbaşı galiba,demiş Bayılırmış etin böylesine Hele kıvamında pişmişine. Derken yemek sofraya gelmiş, Gelmiş ama nasıl? Kokusunu al, eti arada bul! Dar boğazlı upuzun bir çömlek içinde Tam leyleğin gagasına göre Tilki burnunu burgu etse nafile. Kısmış kuyruğunu evine dönmüş. Aç kaldığına mı yansın Bir kuşa rezil olduğuna mı? El alemi aldatanlar Bu masal size Bir gün sizi de sokarlar Kurduğunuz kafese ... Jean de La Fontaine KEÇİ CAN PAZARINDAKeçiciğin aklı bir karış havada ya, sürüsünü bir yana bırakmış, bir başına otlaya otlaya çekip gitmiş. Hain koca kurt, kaçırır mı; hemen görmüş keçiciği "Heh, işte ağzıma lâyık bir lokma. Yaşasın!" demiş. Keçicik, bakmış can pazarı. Hiç kurtuluş murtuluş yok "Eh, n'apalım, demek kaderimizde sana yem olmak varmış kurt ." demiş. "Madem ölüm kapıya geldi, bari bana biraz kaval çal ki,neşeleneyim, kendimi unutup öyle öleyim.."Kurt, "Son isteği zavallının... "demiş. Bulmuşbir kaval,füyt füüyt çalmaya başlamış. Kurt çalmış, keçicik, oynamış. Derken ötelerden kaval sesini alan köpekler koşturmuşlar; gelmişler, kurdu önlerine düşürüp bir güzel kovalamışlar. Kaçmadan önce,kurt, durumu anlayıp oyuna geldiğini sezinlemiş "Suç sende değil bende. Neme gerekti benim kaval çalmak, neme gerekti bana köçekli kurban!" demiş. Zamansız bir işe kalkışmanın sonu budur. Ölçmeli, biçmeli adımını ona göre atmalı. Tersi oldu mu, işte böyle Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurundan olursun. Aisopos, Ezop Masalları, Tarık Dursun K. Mayıs 1981.SALYANGOZ VE EVİSalyangozları bilir misiniz? Onlar da tıpkı kaplumbağalar gibi evlerini sırtlarında taşırlar. Bir zamanlar,evini sırtında taşımaktan hoşlanmayan sevimsiz bir salyangoz evinin rengi de hiç hoşuna gitmezmiş. Bizim salyangoz,kelebek ve uğurböceğini çok bir onlarla dertleşir,sırtında taşıdığı evi onlara şikayet edermiş.”Ah keşke!” dermiş.”Evimi sırtımda taşımak zorunda taşıyorum,bari sizin ki gibi bol desenli ve renkli olsaydı.” Kelebek ve uğurböceği bir gün salyangoza;”Sevgili arkadaşımız!” demişler.”Hani evim renkli olsun diyorsun ya,biz çaresini olan bir tırtıl ona götürürsek eğer, evini rengarenk boyar.” Salyangoz buna çok sevinmiş.”Ne duruyoruz!Hemen gidelim.” düşmüşler yola. Tırtılın kapısını misafirleri dinleyen tırtıl, boyalarını ve fırçasını alıp çalışmaya salyangozun evine çok güzel desenler yeni görüntüsünü beğenmiş beğenmesine ama yine de evinin sırtında olması onu çok üzüyormuş. Dönüş yolculuğunda üç arkadaş şiddetli bir yağmura ve uğurböceği öyle ıslanmışlar ki,sele kapılmaktan zor kurtulmuşlar. Oysa salyangoz hemencecik evinin içine girmiş. Yağmur dinip de evinden dışarı çıkınca,arkadaşlarının perişan halini görüp da kendi kendine şöyle düşünmüş”İyi ki saklanabileceğim bir evim olmasa da,Rengi olmasa da beni yağmurdan koruyor ya.” Sevimli salyangoz bu olaydan sonra bir daha hiç üzülmemiş. Fabl adıyla bilinen hayvan masalları, genellikle çocuklar için yazıldığı için kısa ve anlaşılır bir şekilde kaleme alınırlar. İçerisinde hayvanların başından geçen olağanüstü olaylar, kişileştirme ve konuşturma sanatıyla akıcı bir kurguya dönüştürülür. Olaylar basit düzeyde işlendiği için aslında kalemine güvenen herkes basit bir fabl yazma çalışması yapabilir. Fabl hakkında ayrıntılı bilgi için “Fabl Türü ve Özellikleri” başlıklı sayfamıza bakabilirsiniz. Aşağıda kısa fabl örnekleri sizler için derlenmiştir. BENEKLİ ve KRAL Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, iki dağın arasında sonu görünmeyen çok büyük bir göl varmış. Bu göl, yakın köylerdeki insanlar kadar hayvanların ve bitkilerin de hayat kaynağıymış. Nice zambaklar ve yosunlar gölün çevresini süsler, kuşlar göç ederken bu gölde misafir olur ve içinde yaşayan rengarenk balıklar, gün boyunca şarkılar söyleyerek serin sularda gezer dururmuş. Gölün küçük bir kısmında yaşayan sevimli balıkların bir de kralı varmış ve buradaki tüm balıklar kralın sözünden çıkmazmış. Kral çok uyanık ve yalnızca kendi keyfini düşünen biriymiş. Tüm balıkları tatlı yosunların az olduğu, yiyecek bulmanın çok zor olduğu dar bir alanda tutar ve bu alanın dışına çıkanları büyük balıklara yem etmekle tehdit edermiş. Ayrıca gölün derin yerlerinde çok tehlikeli yaratıkların olduğunu, dev yılanların, çift başlı köpek balıklarının ve timsahların oralarda gezip durduklarını anlatırmış sürekli. Kendisi ise gününü gün eder, hizmetçilerine en güzel yemekleri ve içecekleri onun için hazırlatır, muhafızlar onu gece gündüz korurmuş. Kraldan korkan balıklar o ne derse yapıyorlarmış, çünkü büyük balıklara ve göldeki tehlikeli yaratıklara yem olmayı kimse istemezmiş. Sadece kendilerine ayrılan küçücük bir alanda iç içe yaşar, bazı günler aç uyur ama kralın sözüne uyarak hâlâ hayatta olduklarına şükrederek yaşarlarmış. Günlerden bir gün henüz çok genç bir balık olan benekli, rüyasında gölün derinliklerinde çok güzel yiyecekler, dost canlısı balıklar ve yepyeni dünyalar olduğunu görmüş. Her ne kadar kralın çizdiği sınırları aşmak, ona korkutucu gelse de gidip oraları keşfetme arzusuyla yanıp tutuşmaya başlamış. Benekli, arkadaşlarına gölün derinliklerine yapmak istediği yolculuğa birlikte gitmeyi teklif ettiyse de, herkes ona “Sakın kralımızın yasakladığı sınırları aşmaya kalkma, dev canavarlar seni bir lokmada yutar. Ayrıca kralın bundan haberi olursa, yine büyük balıklara yem olmaktan kurtulamazsın.” diye söylemiş. Benekli kararlıymış ve yalnız başına da olsa oraları görmek için can atıyormuş. Sonunda ölüm de olsa, rüyasında gördüğü o gizemli dünyayı keşfetmekten vazgeçmeyecekmiş. Benekli çantasını hazırlayıp, kralın ve muhafızlarının uykuda olduğu bir saatte kimseye haber vermeden yola koyulmuş. İçinde hem büyük bir korku hem de yeni yerleri görecek olmanın heyecanı varmış. Saatlerce yüzmüş, yüzmüş ve sonunda kralın yasakladığı sınırların dışına çıkmayı başarmış. Gittikçe su berraklaşıyor, gölde her şey daha net görünmeye başlıyormuş. Muhteşem bir manzara ile karşılaşan benekli, hiç görmediği yosunlar ve yiyecekler yiyerek yoluna devam etmiş. Azıcık dinlenmek için bir kayanın dibinde girmiş ve orada uyuyakalmış. Uyandığında etrafında onlarca irili ufaklı balık varmış. Bu balıklar, daha önce hiç görmediği türden balıklarmış. Korkuyla etrafa kaçmaya çalışırken balıklardan biri “Sakın korkma, biz sana hiçbir zarar vermeyiz.” demişler. Bu söz üzerine balıkların yanına yaklaşıp başından geçenleri bir bir anlatan benekli, bu yabancı yerdeki balıkların dostça yaklaşımlarına pek memnun olmuş. Kendi ülkelerinin dışında, tıpkı rüyasında gördüğü gibi harika dünyalar olduğunu anlamış ve yıllarca buraları görmeyip, bu yiyeceklerin tadına varmayıp, bu güzel dostları tanımadığı için üzülmüş. Beneklinin ülkesindeki kralın yaptığı kötülükleri duyan yabancı balıklar önce benekliyi birkaç gün misafir etmişler, ona çok güzel yerler gezdirmişler, oyunlar oynatmışlar. Daha sonra bir plan yapıp, beneklinin ülkesine giderek oradaki balıkları kraldan kurtarmaya karar vermişler. Bir gece benekli ve bu yeni dünyada tanıştığı yüzlerce balık çıkagelmiş. Kralın tüm muhafızlarını etkisiz hale getirip, kralın karşısına geçmişler. Neler olup bittiğini anlayamayan kral önce kaçmaya çalışmış; fakat bunun mümkün olmadığını anlayınca teslim olmuş. Tüm halkı yıllarca nasıl kandırdığını, onları nasıl açlığa ve yalnızlığa mahkum ettiğini herkesin duyacağı şekilde anlatmış. Daha sonra zalim kral kendisine ne ceza vereceklerini düşünürken, korkudan ölmüş. Beneklinin ülkesindeki tüm balıklar özgür olmuşlar ve yasaklar olmadan tüm gölde diğer canlılarla tanışmışlar, dev yaratıkların koca bir yalan olduğunu öğrenmişler ve diğer balıklarla birlikte kardeşçe yaşayıp, gölün güzelliklerinin keyfini yaşamışlar. ASLAN VE FARE Ormanlar kralı aslan, yemeğini yedikten sonra öğle vakti bir gölgede tatlı tatlı uyurken, küçük ve sevimli bir fare aslanın yanına gelmiş. Aslanın kuyruğu ve yelesiyle oynamaya, patilerine resim yapmaya başlamış. Farenin ona dokunduğunu hissettiği için uykusundan uyanan aslan çok sinirlenmiş ve tüm ormanı inleten bir kükreme ile fareyi bir atlayışta yakalamış. Fareyi patilerinin arasında sıkıştıran fare, tir tir titreyerek – Seni sevmeye ve seninle oyun oynamaya çalışıyordum sayın ormanlar kralı, ne olur beni bırak! demiş. – Bir aslanla oyun oynayamayacak kadar küçük olduğunu bilmiyor musun? demiş kükreyerek. – Evet, ben küçücük bir fare olduğumu biliyorum, zaten sana hiçbir zarar vermeden sadece eğlenmek için bu hareketleri yaptım. Hem belki arkadaş oluruz ve bir gün sana bir yardım ederim diye düşünmüştüm. Ne olur beni affet, bırak da gideyim, demiş. Aslan farenin çaresizliğini görmüş ve bunun üzerine onunla alay etmeye başlamış – Sen şu küçücük boyunla, koskocaman bir aslana nasıl yardım edebilirsin? Ben ki ormanlar kralıyım, sen ise zavallı bir faresin. Senin pestilini çıkarırdım ama sana acıyorum. Şimdi hemen yıkıl karşımdan! demiş. Aradan günler, aylar geçmiş. Bizim kibirli ve güçlü ormanlar kralı bir avcının geyik için kurduğu tuzağa düşmesin mi? Ağların içinde çırpınmaktan yorulan aslan, çaresizce birinin kendisine yardıma gelmesini beklemeye başlamış. Kimse gelmeyince, avcının kendisini yakalayıp öldüreceğini düşünerek bağıra çağıra ağlamaya başlamış. Onun kükremelerini duyan minik fare aslana ne olduğunu anlamak için hemen ormana koşmuş. – Yetiştim aslan kardeş, şimdi seni bu ağlardan kurtarmaya çalışacağım. Senin avcıların eline düşmene izin vermeyeceğim, demiş. Aslan bu teklif karşısında bir yandan sevinirken, bir yandan – İyi ama nasıl? Beni nasıl kurtaracaksın, hem kimsin sen? diye sormuş. – Ağları kemirmeye başlayan fare, bir bir tuzağı bozmaya başlamış. Patileri ağdan kurtulan ormanlar kralı kısa süre içinde tüm ağlardan kurtularak tuzaktan çıkmış. Farenin yanına gelerek – Böyle yardımsever ve yetenekli bir fare ile tanıştığım için çok mutluyum. Benim hayatımı kurtardın, teşekkür ederim, demiş. – Geçen gün sana yardım etmek için seninle oynamaya geldiğimde, bana “Şu küçücük boyunla bana nasıl yardım edebilirsin ki?” demiştin. Bak işte seni kurtardım, demiş. Aslan duyduğu bu söz üzerine çok utanmış ve fareye – Demek sen o faresin. Sana söylediğim tüm kötü sözler ve davranışlarım için çok özür dilerim fare kardeş. Lütfen beni affet. Demek ki dünyada herkes birbirine muhtaç olabilirmiş ve bir aslanla fare dost olabilirmiş, demiş. Bunun üzerine aslanla fare sarılmış ve çok iyi dost olmuşlar. O günden sonra ne zaman yardıma ihtiyaçları olsa, birbirlerine yardım etmiş ve ömür boyu arkadaş kalmışlar. KEÇİ CAN PAZARINDA Günlerden bir gün tatlı mı tatlı ama aklı bir karış havada olan küçük bir keçi, sürüsünü bir yana bırakmış, bir başına otlaya otlaya çekip gitmiş. Hain koca kurt kaçırır mı, hemen görmüş küçük keçiyi – “İşte tam ağzıma layık bir lokma. Yaşasın karnım doyacak!” demiş. Küçük keçi bakmış ki can pazarı. Hiç kurtuluş yok – Ne yapalım, demek kaderimizde sana yem olmak varmış kurt .” demiş. Gayet hüzünlü bir ses tonuyla, “Madem artık ölmekten başka çaremiz yok, bari bana biraz kaval çal da neşeleneyim, korkuları unutup rahatça öleyim.” demiş. Kurt, zavallı keçinin son isteği nasıl olsa diye düşünerek bulmuş bir kaval, başlamış üflemeye. Kurt çalmış, keçicik, oynamış. Derken ötelerden kaval sesini alan köpekler koşarak gelmişler, kurdu önlerine düşürüp bir güzel kovalamışlar. Kaçmadan önce, kurt durumu anlayıp oyuna geldiğini anlamış – Suç sende değil bende. Kaval çalmak benim neyime? Çalgılı oyunlu kurban benim neme gerek? demiş. Kaval çaldığı ve keçiyi oracıkta yemediği için pişman olmuş ama iş işten geçmiş… » “Fabl Nedir?“ sayfasına dön! Yorum Yap! Yazı Ayrıntıları... Yazdır! Bu Yazıyı Paylaşın! Oluşturulma Tarihi Ekim 03, 2020 0201Fabl nedir ve ne demek, kısa fabl örneklerinden birkaç tane metin nasıl verilir, Türk edebiyatındaki ilk fabl örneği nedir, fabl manzum öykülerden midir, dünyadaki en ünlü fabl yazarları kim veya kimlerdir, gibi daha birçok soruya yanıt veren bilgileri sizler için manzum öykü türünden biri olan ve öyküncenin sonunda hem güldüren, hem düşündüren, hem de içinde sakladığı bilgiler ışığında okuyan kişiye ders verme amacı güden öykülere denmektedir. Fabl nedir ve Ne Demek? Fabl, güldüren, düşündüren ve ders amacı güden manzum öyküler olarak bilinmektedir. Genellikle fabl öykülerinde insana ait özelliklerin, betimlemeler aracılığıyla insan dışı bir canlıya ya da maddeye aktarılması fabl öykülerinin oluşturulmasında kullanılan bir teknik olarak tanımlanmaktadır. Fabl öykülerinde yer alan kahramanlar insan dışı kişiler olduklarından dolayı genellikle hayvanlar üzerinden kurgu haline getirilmiştir. Bu yüzden fabl kahramanı olan hayvanlar, insani özellikler taşıyarak, öyküler üzerinden insanlar gibi konuşup, düşünüp ve yine onlar gibi hareket etmeye çalışırlar. Latin bir söz öbeği olan fabl, hikaye anlamına gelen fabıla sözcüğünden doğmuştur. Türk edebiyatındaki ilk fabl örneği, mesnevi türündeki harname olup, 126 beyitten oluşmaktadır. Dünya edebiyatında yer alan ünlü fabl edebiyatçılarına baktığımız zaman ise karşımıza ilk olarak Ezop, La Fontaine ve Beydaba'nın çıktığını görmekteyiz. Fabl türü ilk olarak Frig uygarlığında nüksetmiş olup, hititler zamanında da taş tabletler üzerine resmedilmiştir. Bunun dışında İngiliz George Orwell ve Amerikalı James Thurber'de günümüzde çağdaş fabl yazarları olarak bilinen iki önemli şahsiyettir. Fabl türünün dört önemli öğesi bulunmaktadır. Kişiler, olay, zaman ve mekan fabl hikayelerinde vazgeçilmez öğe gruplarıdır. Kişileştirilme sanatı kullanılarak fabl türüne uygun kişilerin oluşturulmasında genellikle hayvanlardan yararlanılır. Fabl hikayelerinde her zaman bir iyi karakter, bir de kötü tipli karakter bulunmaktadır. Fabl'ın olay kategorisinde öyküncenin kahramanı olan karakterin yaşamış olduğu mutluluk, hüzün, öfke ya da özlem gibi manevi duyguların genellikle eyleme dönüştürülmesiyle olay kurgusu oluşturulur. Tüm bunlar haricinde fabl; serim, düğüm, çözüm ve öğüt olmak üzere dört ayrı bölümden oluşmaktadır. Kısa Fabl Örnekleri Kısa fabl örneklerinden biri olan tavşan ve kaplumbağanın olay örgüsüne bir göz gezdirdiğimiz zaman; tavşanın çok hızlı koşmasından kaynaklı iki de bir böbürlenmesi ve bunun sonucunda kaplumbağanın dayanamayıp, onunla yarışmak istemesini görmekteyiz. İkilinin yarışının başlamasının ardından kaplumbağanın sürüne sürüne ilerlemesine karşılık, tepeye kadar hızla ulaşan tavşan, ardındaki kaplumbağanın oldukça yavaş olduğunu görünce dere kenarında biraz uyuyup, dinlemeye karar vermiş. Sonucunda ise kaplumbağanın ağır adımlarla hiç dinlenmeden yol alması ve final çizgisine yakınlaşmışken, tavşanın uyanıp kaplumbağanın yarışı bitirmek üzere oluşunu görmesi ve buna rağmen tavşanın kazanamaması önemli bir ders niteliği ve fabl örneği olarak bilinmektedir. Fabl Örnekleri – Kısa ve Uzun Fabllar - programlarının başta fabl, masal gibi Halk Edebiyatı türleriyle, yaratıcı yazma etkinlikleri Fabl metinleri, “kök değerler” ve “diğer değerler” ana. Sanat Metinleri - Fabl. 16,804 views16K views. Apr 22, 2016. 82. Avengers 1 altyazılı izleSarot termal palace satilik devremülkFethiye mersin otobüs biletiFatih kalem indir gezginlerRize işkur iş ilanlarıTft ay festivali görevleri2 dolar banknotAmenerrasulu manasiUyma boyun eğme bulmaca Dinin hukuki metinleri ve değişim çizgisi. İlk dönem Müslümanlarının kurduğu devlet yapılarında dinin temel hukuki metinleri, yüzyıllar içinde farklı toplumlarda örfi gerçekliklerle de birleşerek daha esnek uygulama biçimlerine dönüşerek modern zamanlara taşınmıştır. Biliyoruz ki hukuksal metinlerin içeriği ve 2022 ж. 19 қаң. Kurt ile Köpek, Şahin ile Horoz, Aslan ile Fare, Fare ile Deve, Rüzgâr ile Kavak Ağacı uzun fabla verilebilecek örneklerdir. Bu fabl Fabllar da eğitmek amaçlanırken aynı zamanda güldürmek de amaçlanmıştır. Birçok fabl örneklerinde buna rastlayabiliriz. FABL NEDİR? Fabl genellikle manzum Fabl Örnekleri; Kartal, Domuz ve Kedi; Meşe İle Saz; Kurt İle Köpek; Bülbül ile Eşek; Adil Paylaşma; Dünyadan El Çeken Sıçan; Deve İle Fare 2017 ж. 29 қар. Uzun Fabl Örnekleri Bir fareceğiz, bir devenin yularını eline aldı, kurula kurula yola düştü. Deve, tabiatındaki mülâyimlik yüzünden onunla Fabl Bir tür küçük öyküdür. Olaya dayalı bir anlatımı vardır. Hayattan alınan küçücük kesitler, hayvanlar ya da bitkiler arasında geçmiş gibi anlatılır. Fabl metinleri. Yayınlayanmehmet yılmaz Değiştirilmiş 3 yıl önce konulu sunumlar "Fabl metinleri."— Sunum transkripti 1 Fabl metinleri. Fabl metinleri. çevreye yönelik farkındalık geliştirmede fabl kullanımına örnek bir ...Tür Harname fabl türünde Tasa Kuşu masal türündedir. BiçimHarname mesnevi nazım biçiminde, Tasa Kuşu ise düzyazı biçiminde yazılmıştır. Üslup Harname, Fabl Azerice Çeviri Fabl Azerice Anlamı Fabl Azerice Ne Demek ? Türkçe Fabl Yazılışı ve Azerice Okunuşu; Türkçe Metinleri, Azerice Olarak Çevir Ayı, kurt, tilki ve domuz arkadaş olmuşlar, Tilki bir ara; “Arkadaşlar demiş!”, “Birlikten kuvvet doğar. Gücümüzü birleştirirsek hiç kimse bizi yenemez.” Hemen Harnâme ile Tasa Kuşu adlı metinleri tür, biçim ve üslup açısından ...Gücümüzü birleştirirsek hiç kimse bizi yenemez.” Hemen Kurmaca metin,yazınsal gelenekteki birtakım metinleri dışında bırakması olasılığıdır metinlerin başlıcaları şunlardır destan, masal, fabl, öykü, roman. 1. Hikâye Öykü 2. Fabl 3. Masal 4. Haber Metni Metinleri Sınıflandırmada Kullanılan Ölçütler sıralaması destan, şiir, masal, fabl hikaye, halk hikayesi, mesnevi, manzum hikaye, tiyatro, roman. 2015 kitabın ismi. her noktasından tek tıkla ulaşabilirsiniz. Bunlar Fabl Değil Çocuklar. GERÇEK YORUMLAR & PUANLAR. ONLINE BİLET SATIŞ. OYUN METİNLERİ & TELİF HAKLARI. Özellikle fabl ve tiyatro metinleri başta olmak üzere genel anlamda öğrencilerin olay çevresinde gelişen edebi metinleri daha iyi anladığı ve bu metinlere öksürük için pekmez limonsıcak fırsatlar donanım arşividisenchantment diziboxets kremlin palacearpa boncuklu tığ oyalarıbigpara ereğli Ankara optimum sinemaSabri abi kostümFlashokeyAnkaralı yasemin kiminle evliTra barb see chompoo 13 bölüm türkçe altyazılı izleDoğum haritası yorumcuTerazi emojisiŞevval sam ekşiAlçaklara kar yağıyor üşümedin mi hababamTtnet modem arayüz şifresi unuttum Metinler, şiirler gibi uyak ve ahenge bağlı kalmadan, direk yazıya dökülüyorlar. Bilgi, duygu ve düşüncelerin yansıtılması ve aktarılması bakımından önemlidirler. Bu yazımızda sizlere 6. Sınıfta işlenen metin türlerinden bahsettik. Metin Türleri Söyleşi Sohbet Hikâye Öykü Masal Fabl Günlük Anı Gezi Yazısı Mektup Biyografi Otobiyografi Tiyatro Haber Metni Söyleşi Yazarın gündelik olaylarla ilgili düşüncelerini anlattığı yazılardır. İçten bir üslubu ve okuyucuyla sohbet eder gibi bir havası vardır. Özelikleri » Üslup, oldukça samimidir. » İlgi çeken konular ele alınır. » Okuyucuya soru sorularak karşılıklı konuşma havasına girilir. » Yazar, anlattıklarını kanıtlamak zorunda değildir. Hikaye Olmuş veya olabilecek olayları belli bir plan çerçevesi içinde yer ve zamana bağlı olarak anlatan yazı türüne hikâye öykü denir. Özelikleri » Hikayede olaylar sınırlıdır, uzun uzun anlatılmaz. » Genellikle tek bir olay anlatılır ve anlatım yoğun bir şekilde yapılır. » Bu nedenle hikâyelerin anlatımı kısa ve özlüdür, kahraman kadrosu sınırlıdır. » Serim giriş, düğüm gelişme ve çözüm sonuç bölümlerinden oluşur. Hikâyeler dört unsuru içinde barındıracak biçimde kurgulanır Olay Hikayede kahramanların başından geçen yaşantılardır. Gerçek ya da gerçeğe yakın olaylar biçiminde karşımıza çıkar. Kişiler Olayın oluşmasında etkili olan ya da olayı yaşayan kahramanlardır. Olaylar kahramanların başından geçer. Hikâyedeki olay gerçek ya da gerçeğe yakın olacağı için hikâyelerde kahraman olarak insanlar vardır. Yer Olayın yaşandığı çevre veya mekândır. Olaylar bu çevrede ya da bu yerde geçer. Zaman Olayın yaşandığı dönem, gün, mevsim ya da günün belli bir anıdır. Hikâyelerde zaman çoğunlukla belli olmakla birlikte bazı hikâyelerde zaman unsuru söylenmeyebilir. Hikâyelerin planı da diğer yazı türlerinde olduğu gibi üç bölümden oluşur Serim Hikâyenin giriş bölümüdür. Bu bölümde olayın geçtiği çevre, kişiler tanıtılarak olaya giriş yapılır. Düğüm Hikâyenin bütün yönleriyle anlatıldığı en geniş bölümdür. Çözüm Hikâyenin sonuç bölümüdür. Olayların bir sonuca bağlanarak giderildiği bölümdür. Masal Hayali karakterlerin yer aldığı olağanüstü olayları, yer ve zaman unsurlarını belirtmeden anlatan bir türdür. Özelikleri » Masallar çoğunlukla sözlü kültür içinde yaşar. » Ama yazıya geçirilmiş masallar da vardır. » Masalların başında tekerleme söylenir. Tekerleme, kalıplaşmış sözlerden oluşan bir giriştir. » Masalların amacı ders vermektir. Bu nedenle eğitici bir yöne sahiptir. » Masalların sonu her zaman mutlu biter ve sonunda iyiler kazanır. » Masal kahramanları çoğunlukla gerçek hayatta göremeyeceğimiz türden olağan dışı varlıklardır. Fabl İnsan dışındaki varlıklara, insanlara ait özellikler verilerek onların başından geçen olayların anlatıldığı, sonunda ders verme amacı güden kısa yazılardır. Fabl türünde Ezop ve La Fontaine Lafonten en çok ürün veren sanatçılardır. Günlük Düzenli bir biçimde yazılan, tarih atılan günlük notlara, bir yazarın yaşamı boyunca günü gününe yazdığı yazılara günlük denir. Özelikleri » Olaylar, tarih de belirtilerek günü gününe yazılır. » Yaşanan olaylar ya da izlenimler kaleme alınır. » Samimi bir dille ve birinci kişi ağzından yazılır. Anı Gerçek hayatta yaşanmış ve insanların hayatında iz bırakan olayların belli bir süre geçtikten sonra anlatıldığı yazı türüdür. Yazar, kendi başından geçen ya da başkasının yaşadığı olayları kendi bakış açısından yansıtır. Özellikleri »Kişinin yaşadığı ya da bizzat tanık olduğu ele alınır. »Olayın yaşanmasından sonra belli bir süre geçmelidir. »Yaşanan olay etkileyici ya da kişinin yaşamında iz bırakır nitelikte olmalıdır. »Geçmişe ışık tutar ve tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkıda bulunur. Gezi Yazısı İnsanların gezip gördükleri yerleri, bu yerlerle ilgili izlenimlerini, duygu ve düşüncelerini anlattıkları yazılardır. Özelikleri » Gezilen yerlerle ilgili izlenimler edebî bir üslupla anlatır. » Yazar, iyi bir gözlemcidir. » Duygu ve düşüncelere yer verilebilir. Biyografi, Otobiyografi Tanınmış, eserler yazmış, ün bırakmış kişileri tanıtmak amacıyla yazılan yazılara biyografi denir. Özellikleri »Üçüncü kişi ağzıyla anlatılır. »Kişinin hayatı, kronolojik bir sıra ile verilir. Örnek Mehmet Akif Ersoy 1873 yılının Aralık ayında İstanbul’da, Fatih ilçesinin Karagümrük semtinde Sarıgüzel Mahallesi’nde dünyaya geldi. Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin KKTC ulusal marşı olan İstiklâl Marşı’nın yazarıdır. “Vatan Şairi” ve “Millî Şair” unvanları ile anılır. İstiklâl Marşı’nın yanı sıra Çanakkale Destanı, Bülbül ve 1911-1933 yılları arasında yayımladığı yedi şiir kitabındaki şiirleri bir araya getiren Safahat en önemli eserlerindendir. II. Meşrutiyet döneminden itibaren Sırat-ı Müstakim daha sonraki adıyla Sebilü’r-Reşad dergisinin başyazarlığını yapmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında milletvekili olarak 1. TBMM’de yer almıştır. 27 Aralık 1936 yılında vefat etti . Eserleri Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım, Görgeler… Kişinin kendi hayatını tanıtmak amacıyla yazdığı yazılara otobiyografi denir. Özellikleri »Kaynak olarak kişi kendisini ve aile büyüklerinden aldığı bilgiyi kullanır. »Birinci kişinin ağzıyla anlatılır. Örnek Merhaba, Ben Ayşe .1995 yılında Konya’da doğdum. Şu anda 13 yaşındayım. Boyum kilom 35 kgdır. Annemin adı Berna, babamın adı ise Onur’dur. Annem hemşire, babam ise mühendistir. Peyami Safa İlköğretim Okulu’nun 6/G sınıfında okuyorum. Fotoğraf çekmeyi, kitap okumayı ve müzik dinlemeyi çok seviyorum. En çok sevdiğim yemekler pizza ve hamburgerdir. Hobilerim; bisiklet sürmek, üzmek, ders çalışmak, alışveriş yapmak, buz pateni yapmak ve kayak yapmaktır. Fobilerim ise böcekler ve hırsızlardır. Benim 2 tane kedim Pamuk, Kömür dür. Pop tarzı müzik dinlerim. Tiyatro Günlük hayattan alınan çeşitli olayların sahnede oyuncular tarafından seyircilere canlandırılması için oluşturulan metinlerdir. Çoğunlukla karşılıklı konuşmalar biçiminde kaleme alınır. Sahne, dekor ve oyuncuların yapacakları hareketler de tiyatro metinlerinde yer alır. Haber Metni Toplumu ilgilendiren güncel olay veya durumların, halka duyurulması amacıyla hazırlanan yazı türüne haber yazısı denir. Özelikleri » Haber yazılarında temel ilke nesnelliktir. » Bir haber yazısı 5N1K kim, ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin? sorularına cevap vermelidir. » Haber; ilginç, yeni, doğru ve önemli olmalıdır.

fabl türünde kısa bir metin